MEDYATAVA RÖPORTAJ- Sayım Çınar, Posta ve Milliyet gazetelerinde engelliler, engelliler sporu, Türk sporu ile ilgili köşe yazıları yazan, Türkiye Milli Paralimpik Komitesi Başkanı Yavuz Kocaömer ile konuştu. İş Bankası’nın efsanevi Başkanı Cahit Kocaömer’in oğlu olan Yavuz Kocaömer, köşe yazarlığını, başkanı olduğu TESYEV`i ve Türkiye’deki engelli sporunun yaşadığı sorunları anlattı.

Siz hem Posta da hem de Milliyet de yazılar yazıyorsunuz. Gazetecilik hayatınız nasıl başladı?
Öncelikle belirtmem gerekir: Ben gazeteci değilim. 1999 yılında Engelliler Spor Federasyonu Başkanı iken, o zamanın Spor Bakanı ile olan tartışmalar sonrasında, fahri olarak yürüttüğüm bu görevi bırakıp önce Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı’nı kurdum daha sonra da hiçbir ücret almadan önce Fanatik ve Radikal, daha sonra ise Posta ve Milliyet’te engelliler, engelliler sporu, Türk sporu ile ilgili köşe yazıları yazmaya başladım.




A.YAVUZ KOCAÖMER


YAVUZ KOCAÖMER: SHOW TV’DE ACUN ILICALI İLE YAPTIĞIMIZ ‘ENGELLERİ KALDIRALIM’ PROJELERİ YAKLAŞIK 3500 ENGELLİ İNSANIMIZA FAYDA SAĞLADI
Engelliler için ne zaman çalışmaya başladınız? Yavuz Kocaömer’i Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı (TESYEV) Başkanı olarak tanıyoruz. Biraz bu vakfın etkinliklerinden bahseder misiniz?
Engelli insanlarımıza destek olmak için 1996 yılında çalışmaya başladım. Önce o zamanın Engelliler Spor Federasyonu Başkanı Perihan Savaş’ın asbaşkanı olarak, daha sonra aynı federasyonun başkanlık görevini yürüttüm. Daha sonra ise 1999 yılında TESYEV’i kurduk. 2002 yılında ise Türkiye Milli Paralimpik Komitesi’ni hayata geçirdik. TESYEV ülkemizdeki engelli insanlar arasında hiçbir ayırım yapmadan onlara spor, eğitim ve sağlık yardımları konusunda destek olmaya çalışan bir sivil toplum örgütüdür. Bir örnek vermek gerekirse TESYEV kurulduğunda ülkemizde 18 tekerlekli sandalye basketbol kulübü vardı. Bugün bu rakam 64’e ulaştı, bunların % 90’ının malzemelerini TESYEV temin etmiştir. Bu da bugünkü değerlerle yaklaşık 6,5 – 7 milyon Türk lirası civarındadır. Bunun yanı sıra şu anda TESYEV 420 engelli gencimize her ay eğitim bursu vermekte. Ayrıca yüzlerce çocuğumuza rehabilitasyon konusunda destek olmaktadır. Çünkü devletimizin yasalara göre verdiği rehabilitasyon hizmeti bu çocuklarımıza yetmemektedir. Prensibimiz her şeyi devletten beklememektir. Nasıl ki devletimiz gerektiğinde vatandaşları olarak bizleri koruyor, kolluyor ve bize imkanlar sunuyorsa, bizim de sivil toplum örgütleri olarak devletimizin yetemediği yerde devreye girmemiz gerektiğine inanıyorum.

Engelli bir kardeşle yaşamanın zorluğunu tahmin ediyorum. Böyle bir yaşamın size nasıl bir etkisi oldu?
Engelli bir kardeş ile yaşamak insanda çok farklı duygular ve farkındalıklar geliştiriyor. Bir kere aileniz ne kadar sizle ilgilenirse ilgilensin, çaba göstersin doğal olarak evdeki ilgi engelli çocuğa yöneliyor. Benden 2 yaş büyük olan ağabeyim ile, 22 yaşında vefat edene kadar, 20 yıl beraber yaşadım. Çok zor günler ve yıllar geçirdi ama çok azimliydi, ne yürüdü ne oturdu, zekiydi, evin hakimi oydu, bugün geriye baktığımda ondan çok şey öğrendim ama, bir tanesi galiba hayatımın dönüm noktası sayılacak bir özellikti. Rahmetli ağabeyimden, yaşamın zorlukları karşısında pes etmemeyi öğrendim. Bugün insanlık ve toplum adına bu işe gönül vermiş arkadaşlarımla birlikte yaptığımız ve yapmaya çalıştığımız hizmetlerde doğruların peşinde gittiğimiz sürece kimseden çekinip korkmadığımızı da tanıyanlar bilir.
Bu yıl benim de davetli olarak bulunduğum TESYEV’in 10. Yıl Balosu’nda 10 Altın Adam’ı ödüllendirdiniz. Bu isimleri bizimle paylaşır mısınız lütfen.
Mehmet Ali Şahin, Serdar Bilgili, Hüsnü Güreli, Mehmet Atalay, Acun Ilıcalı, Ahmet Ağaoğlu, Ergin İmre, Engin Akis, Ali Kiremitcioglu, Alp Tiryakioğlu ve Prof.Dr. Işık Akgün.

TESYEV’in yaptığı geleneksel gecelerde birçok ünlü işadamı ve de gazeteciyi görebiliyoruz. Bu gecelerin yararını anlatır mısınız?
TESYEV’in düzenlediği geleneksel gecelerin 3 faydası oluyor. TESYEV’in toplumda tanınması artıyor. Bu gecelerden elde edilen gelirlerle birçok engelli insanımızın derdine derman olunuyor ve TESYEV’in ülkemizdeki birçok vakıf ve dernekten farklı bir kurum olduğu böylece daha iyi anlaşılıyor. Gerçi “Kuzguna yavrusu kunduz gözükürmüş” derler ama iddiamız TESYEV’in bu ülkede elde ettiği gelirleri otellerde, yemeklerde, uçaklarda harcamadan doğrudan ihtiyaç sahiplerine ulaştıran ender kurumlardan biri olduğudur.

Sivil toplum kuruluşlarıyla ortaklaşa yapılan sosyal sorumluluk projelerinde, kurumlar, STK’lar yararına bu projeleri yaptıklarını söylemekte. Basından takip ettiğimiz kadarıyla son yıllarda Galatasaray, Show TV projelerine imza attınız. Bu projelerin TESYEV’e yararı ne oldu?
Son yıllarda Show TV’de Acun Ilıcalı ile yaptığımız “Engelleri Kaldıralım” projeleri TESYEV aracılığı ile engelli insanlarımıza büyük destekler sağlayacak maddi kaynaklar ortaya çıkarmıştır. Şu ana kadar Show TV’de yapılan 2 geceden yaklaşık 3.500 engelli insanımız ameliyat, ortez, protez, sağlık yardımı, eğitim bursu şeklinde fayda sağlamıştır. 
Peki ya Galatasaray? Galatasaray deyince sustunuz. Belirli bir sebebi var mı?Geçtiğimiz yıl Galatasaray Spor Kulübü ile yaptığımız “Sözün Bittiği Yer” projesinde hayal kırıklığı yaşadık. Proje sonunda TESYEV sadece sms gelirlerini aldı, buda yaklaşık 50.000 TL civarındaydı. Ancak o gecenin sponsorlarından ve bilet satışlarından elde edilen gelirin tamamı Galatasaray Kulübü’ne gitti. Buna da yaklaşık olarak rakam vermek gerekirse TESYEV’e sağlanan yardım gelirinin 10 katı diyebiliriz. Oysa yapılan tüm anonslarda, röportajlarda, gazete ve televizyon haberlerinde TESYEV yararına Galatasaray’ın organize ettiği gece olarak sunuldu. Daha sonra televizyonlarda bu filmlerin yayınlanması için Galatasaray Kulübü ile yapılan sözlü anlaşma yerine getirilmedi. “Sözün Bittiği Yer” gecesinden sonra geçtiğimiz yıl Eylül – Aralık ayında televizyonlarımızda bu film yayınlanmadı ve bunların yayınlanması için Galatasaray Kulübü’nün konuyla ilgili yetkilileri çaba göstermediler. Bu bakımdan vakfımız bundan böyle Galatasaray Spor Kulübü ile böyle projelerde yer almama kararı aldı. Şimdi aynı şey 15 Mart gecesi yapıldı. “Esirgemeden” adlı program gelirinin tamamının Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağışlandığı ilan edildi. Fakat bu bağış gelirinin belgeleri ile açıklanması gerektiği kanaatindeyim. Aksi halde Galatasaray Kulübü bu sosyal sorumluluk projelerindeki inanırlığını kaybedebilir. Dolayısı ile yapılan projelerde işbirliği içinde bulunduğunuz kurumların gerçekten “sosyal sorumluluk” amacı mı, bir PR faaliyeti ya da kampanya kaygısı mı güttükleri çok önemli.

Yaş geçtikçe insan yaşlanmıyor, çalışmadıkça değil mi?
Bu soruyu niye sordun, pek anlayamadım. Herhalde yaşlı olduğumu ima etmeye çalışıyorsun. Senin gibi çok genci cebimden çıkaracağımı bilmeni isterim. Ama dediğinde gerçek payı var. Şu anda kendi işlerim, şirketlerim ve sivil toplum örgütleri dâhil, 7 kurum ile ilgilenmekteyim. Bu da bana yaşama gücü ve hırs veriyor. 
Meslek hayatınızda yaşadığınız ilginç anılarınız vardır muhakkak. Hayatınızda sizi neler şaşırttı?
Birçok insanın kişisel çıkarları söz konusu olduğunda nasıl dönebileceğini, nasıl yalan söyleyebileceğini, nasıl değme dansözlere taş çıkartabileceğini birçok kere yaşadım. Bunları yaşım biraz daha ilerleyince belki de bir kitap haline getiririm. O zamanlar belki bu olayları yaşayan insanların bir kısmı hayatta olmaz ama içinde keyifli, düşündürücü, üzücü anılar olacağına inanıyorum. Ama ben zaten işadamı değilim, olamadım. Gönül adamı olmak daha keyifli.

TESYEV olarak kimlere ve nasıl destek veriyorsunuz? Engellilerin yaşadığı sıkıntılar nelerdir? 
Engellilerin ülkemizde yaşadığı en büyük sorun, sayılmamaktır. Zamanında bir merkez danışma kurulu üyesine, ödül yönetmeliğinde engelli ve engelsiz sporcuların eşit tutulması gerektiğini söylediğimizde, “Hadi canım, bunlar da sakat. Sakatın sporu mu olur? Bunların sporu dandik” dediğini bilirim. Bir diğer sıkıntı ise engelliler konusunda çalışan derneklerin bir bölümünün şeffaf olmayışı. İnsanlarımızdan topladıkları paraları nerelere harcadıkları bilinmemektedir ve maalesef devletin yetkili, ilgili kurumları bu minareyi çalanların hazırladıkları kılıfları ortaya çıkaramamaktadır. Böylece de toplumda düzgün çalışan sivil toplum örgütlerine karşı bir güvensizlik uyanmaktadır. Bir başka konu ise son senelerde engelliler konusunda gözle görülen yasal düzenlemeler yapılmasına rağmen bunların uygulanmasında ve takibinde çıkan sorunlar çözümlenememektedir. Bu tip uygulamalar bana “hızlı tren” projesini hatırlatıyor. 
Bu soruyu size Türkiye Paralimpik Komitesi Başkanı ve HDK üyesi olarak sormaktayım. Türkiye “paralimpik” kelimesine çok yabancı. Bizi bu konuda biraz bilgilendirir misiniz?
Paralimpik Oyunları, engelli sporcuların katıldığı olimpik oyunlardır. 1960 Roma, 1964 Tokyo, 1968 Meksiko, 1972 Münih Olimpiyatlarında, aynı tarihlerde başka kentlerde Engelliler Olimpiyatları düzenlenmiştir. Daha sonra bunlara bir isim verilmek istenerek, paralel tarihlerde yapıldığından ‘paralel’in ‘para’sı ile ‘olimpik’in ‘pik’i alınmış “Paralimpik Oyunları” denmiştir. Paralimpik Oyunları, dünyanın 2. büyük spor organizasyonudur. En son 2008 senesinde Pekin’de yapılan oyunlara 140’ı aşkın ülkeden 4.150 sporcu katılmıştır. Bu oyunlarda bedensel ve görme engelli sporcular toplam 26 spor branşında yarışmaktadırlar. 2012 oyunlarından itibaren zihinsel engelliler de Londra Paralimpik Oyunları ile birlikte yeniden yarışmalara katılacaktır. Zira 2000 senesinde Sidney’de yapılan Paralimpik Oyunları’nda, İspanyol zeka engelliler basketbol takımının zeka engelli olmayan sporcuları yarıştırarak altın madalya kazanmasından sonra, bu sahtekarlıktan ötürü zihinsel engellilerin Paralimpik Oyunları’nın 2004 ve 2008 senelerinde Atina ve Pekin’de katılmaları yasaklanmıştı.

2001 yılında IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) ve IPC (Uluslararası Paralimpik Komitesi)’nin aldığı kararla bir ülkede Paralimpik Oyunları olmadan olimpiyat yapılamıyor. Her fırsatta olimpiyatlara adaylığını açıklayan Türkiye bunun ne kadar bilincinde? Ne gibi çalışmalar yapılıyor?
Türkiye henüz maalesef bunun bilincinde değil. Büyük çabalarımız, hatta bazen tartışmalara kadar giden olaylar sonucu nihayet bazı kesimler İstanbul’da Paralimpik Oyunlar’ı yapılmadan olimpiyat yapılmayacağını anladılar. Bir başka ifade ile bu aralar 2020 Olimpiyat Oyunları’na aday olacağımız Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, Spor Bakanlığı seviyesinde konuşuluyor. Ancak daha konuşurken bile bir yanlışla söze başlıyoruz. Bu oyunların adı Olimpiyat Oyunları değildir. Bakın dünyadaki aday ülkelere veya Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları düzenleyen ülkelere söylenen şudur: “2012 Londra Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları” yani 2020 İstanbul Olimpiyat’larına değil 2020 İstanbul Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’na adayız dememiz gerekir! Bunu demediğiniz zaman zaten dünyada bu konudaki çabalarınıza bir adım geriden başlarsınız. 2008 yılında Pekin’de Türkiye Milli Paralimpik Komitesi’nin önderliğinde Amerika Paralimpik Komitesi Başkanı’na “Türk dostlarımı kıskanıyorum” dedirtecek şekildeki teklifi üzerine geçtiğimiz yıl Marmaris’te 1. Uluslararası Paralimpik Gençlik Kampı Almanya, Amerika, Hollanda, Yunanistan, Güney Kore, Kenya, Türkiye’nin katılımı ile yapılmıştır. Bu sene ise Güney Kore’nin ev sahipliğinde bu ülkelere ilaveten Çin ve Japonya’nın katılımı ile düzenlenecektir. 2011 senesinde Hollanda’da devam edecektir. Ancak o yapılan kampın açılışına devleti temsilen ne Spor Bakanı, ne Gençlik ve Spor Genel Müdürü, ne de Cumhurbaşkanı’nın o yöredeki temsilcisi Muğla Valisi çeşitli mazeretlerle gelmemişlerdir. Bu da ülkemizde bir gün olimpiyatların yapılacağı inancının en azından bizde kaybolmasına neden olmaktadır. Eğer Türkiye 2020 Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’na aday olacaksa, bu iş çalışmalarında ülkelerin ulusal Paralimpik Komitelerinin de katkısı olacağını unutmamak gerekir. 
Olimpiyat Komitesi Başkanımız Sayın Togay Bayatlı’nın, Vancouver’daki Kış Olimpiyatları esnasında eşi ile Honolulu Hilton’da bulunduğu tespit edildi. Bu konudaki görüşünüz nedir?
Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Togay Bayatlı’nın Vancouver’daki Kış Olimpiyatları esnasında Honolulu Hilton’da bulunmasını şahsen doğru bulmuyorum. Bir ülkenin Olimpiyat Komitesi Başkanı kendi sporcularının yarıştığı olimpiyatları izlemek yerine, orada diğer ülkelerle temas etmek yerine, isterse parasını kendi cebinden ödemiş olsun, olimpiyatları bırakıp tatile gitmesini ben kendi yöneticilik anlayışımla bağdaştıramıyorum, kendi takdiridir. Bu haberleri yazan basına da kızmamak lazım, yarın ben de Milli Paralimpik Komitesi Başkanı olarak aynı şeyi yaparsam, beni de manşete taşırlarsa haklı olurlar. 

Türkiye’deki tüm satış gelirini TESYEV’e bağışlayan, Kendimi Engelletmem adlı kitabın yazarı Gerald Metroz’u ülkemize getirdiniz. Gerald Metroz’u anlatır mısınız? 
Gerald Metroz’u 8 sene evvel tesadüfen tanıdım. 2,5 yaşında, babasının şefliğini yaptığı tren istasyonunun önünden geçen tren bacaklarını kasıklarından koparmış. Bugün 46 – 47 yaşında. İletişim fakültesini bitirmiş, İngilizce, frensizce, İtalyanca, Almanca, İspanyolca, Portekizce ve Rusça dillerini konuşuyor. Dünyanın en başarılı buz hokeyi menajerlerinden bir tanesi. Son derece hayata bağlı, bir o kadar da çapkın! En son konuştuğumuzda Fransız sevgilisi ile mutlu bir hayat yaşıyordu ve konuştuğumuzda hep bana şunu söylemiştir: “Yavuz, eğer herhangi bir arkadaşın ‘Benim bacaklarım koparsa veya engelli kalırsam kendimi öldürürüm’ derse sakın inanma. İnsanın içinde öyle bir yaşama ve başarma içgüdüsü var ki o her şeyin üstesinden geliyor.”

•  Röportaj www.medyatava.com adresinden alınmıştır. / 

TÜM RÖPORTAJLAR:

Yükleniyor...