AHMET AĞAOĞLU


Kendinizden kısaca söz eder misiniz? Aileniz, çocukluğunuz, öğrencilik yıllarınız, iş yaşamınız… Kimdir Ahmet Ağaoğlu?

1957 Trabzon doğumluyum. 1979’da İstanbul’da Yüksek Denizcilik Okulu’ndan mezun oldum. 1984 yılında - denizden ayrılmadan iki sene önce - Atlantik Denizcilik Şirketi’ni kurdum. O yıldan bu yana da şirketin yönetim kurulu başkanlığını yapıyorum. Yaptığımız iş deniz taşımacılığı, gemi işletmeciliği, gemi inşaatı, uluslar arası deniz ticareti kısaca. Bunun yanında da 2000 yılından beri Türkiye Golf Federasyonu Başkanlığı’nı yapıyorum. Onun haricinde çeşitli derneklerde, vakıflarda da idarecilik, yöneticilik yapıyorum.

Sizi başarılı bir spor adamı olarak tanıyoruz, spora olan ilginiz nasıl başladı?
12-13 yaşlarında, her çocuk gibi sokak arasında futbol oynayarak, futbol sahasının etrafında 100 m. koşarak, daha sonra lisede de, özellikle İstanbul’da Kabataş Erkek Lisesi ve Fenerbahçe Lisesi ile devam eden bir öğrenim hayatım var. Özellikle o dönemde hem atletizm, hem eskrim, hem judo, hem futbolu lisanslı olarak oynuyordum. Daha sonra Yüksek Denizcilik Okulu’na devam ettim. Kaptan olduktan sonra bir süre ara verdim tabiî ki, denizde bunları yapmanıza imkan yok. Ama geldikten sonra golfl ve fitness ile devam ettim. Yaş ilerleyince de müsabık olarak değil de yönetici olarak birikimlerimi insanlarla paylaşmaya devam ediyorum.

Spor yöneticiliğine nasıl başladınız ve sonraki süreç nasıl gelişti?
Sporu bıraktıktan sonra yöneticiliğim başladı. Zaten sporun içinde bir insan sporu bıraktıktan sonra ya antrenör olur ya yönetici olur. Ben de yönetici oldum. Tabi biraz istem dışı bir gelişmeydi. 1993 yılında, şu an Trabzonspor Başkanı olan Sadri Şener o zamanki yönetim kurulunu oluştururken beni de yönetici olarak listesine yazmıştı. Asıl başlangıç noktam 1992-93 yılı Tarzonspor yöneticiliği ile başladı. Günümüze gelinceye kadar da çeşitli derneklerde, vakıflarda, kulüplerde şimdi de Golf Federasyonu’nda devam ediyor.

Golf Federasyonu Başkanı olarak kaç yıldır görevdesiniz? Bu süreçte Türkiye’de nereden nereye geldi golf sporu?
8 sededir Gof Federasyonu Başkanlığı görevini yapıyorum. Ben Başkanlığı devraldığım zaman 78 olan sporcu sayısı şu an 5.500, antrenör sayısı sıfırdı şu an 150 civarında, hakem sayımız sıfırdı şu an ise uluslar arası, milli, il ve aday hakem olmak üzere toplam 12-13 hakemimiz var, faul hakemimiz var. Çeşitli uluslar arası başarılara imza atmış bir golf milli takımımız var. Çok ciddi bir alt yapımı var. 6 ayaktan oluşan bir yıldızlar ligi var ki orda mücadele eden sporcu sayısı 150’ye ulaştı. Bunun içerisinde Ağrı’dan, Ardahan’dan, Doğu Beyazıt’tan, Urfa’dan, Ankara’dan, Antalya’dan katılan sporcular var. Önümüzdeki yıllarda bunu daha da geliştireceğiz. Genel olarak baktığımız zaman pek çok şeyin değiştiğini görüyoruz. Tabi bizden önceki dönemi de hiçbir şey yapılmamış bir dönem gibi göstermek doğru olmaz. Zaten Türkiye Golf Federasyonu 1996 yılında kurulan bir federasyon. 4 sene sonra ben ve arkadaşlarım devraldık.

Golfte ileriye yönelik ne gibi hedefleriniz var, ne gibi çalışmalar içerisindesiniz?
2012 dünya Şampiyonası’na adaylığımızı koyduk. Bunu gerçekleştirmek istiyoruz. Bir diğer hedefimiz 2010 yılına 10.000 lisanslı sporcuyla girmek. Siz de biliyorsunuz ki bedensel engelliler golf takımını kurduk. Baya emek verdik ve şu anda bir noktaya kadar getirdik. Avrupa Bedensel Engelliler Golf Federasyonu’na da üye olduk Türkiye Golf Federasyonu olarak. Avrupa’daki aday 8 ülkeden birisiyiz. Bu açıdan bakıldığı zaman son derece anlamlı. Avrupa Golf Birliği’ne üye ülke sayısı 38, ama bunlardan sadece 8’inde bedensel engelli golf takımı var. Bunlardan birisi de bizde. Şu anki planımız programımız önümüzdeki sene İstanbul Klassis Golf Kulübü’nde 1. Uluslar arası Türkiye Bedensel Engelliler Golf Şampiyonası düzenlemek. Uluslar arası nitelikte olacağı için de son derece anlamlı olacak. Yapacağımız ilk müsabaka ulusal değil uluslar arası olacak. Alt yapı çalışmalarını genişleterek devam ettiriyoruz. Alt yapıdaki sporcu sayısında çok ciddi bir artış var. Seçmelere büyük önem veriyoruz. Her sene 1.000 civarında öğrenci arasından seçiliyor golf takımının alt yapısı. İleriye dönük çalışmalarımız da bunlar.







Toplum olarak bugüne kadar bilincine pek varamadığımız şeylerden biri de ülkemizdeki engellilerin durumu maalesef. Bu konuda özellikle TESYEV`in de örnek girişimleri ve çabalarıyla bir takım çağdaş hamleler başladı 6-7 yıldır. Bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
Evet, toplum olarak pek bilincinde değiliz. Açıkçası bazı konularda bazı gelişmiş ülkelerden çok daha iyi durumda olduğumuzu da söyleyebilirim. Ama toplum olarak henüz farkında olmadığımız, ne yazık ki uzun bir süre de farkına varmayacağımız, belki de varmayı istemediğimiz bir konu. Sıkıntılı bir toplumuz. Kendi içindeki problemleri halletmiş bir toplum değiliz. Birey olarak kendi içimizde de sıkıntı yaşayan bir yapımız var.Atasözlerinden gidersek, bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Dünyayı dolaşın tersinden düzünden 4 defa, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir atasözüne rastlamazsınız. Ne demek bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Bana dokunma ama komşumun malını çal, komşuma zarar ver, topluma zarar ver. Bunun anlamı bu. Dünyada ikinci bir ülke yok böyle bir atasözü olan. Mesela bana ne, adam sen de. Bunlar bizim toplumumuza özgü şeylerdir. Böylesine sıkıntılı bir toplum yapımız var. bu gerçeği kabul etmek istemiyoruz bir kere, birey olarak fert olarak. Engelli gerçeğini kabul etmek istemiyoruz. Bunu anlamak o kadar da zor değil, bu toplumun yüzde 15’i engelli. Bir şekilde engelli, işitme, görme, bedensel, zihinsel ya da diğer kronik hastalığı bulunan engelliler. Böylesine bir gerçeği göz ardı edebiliyoruz. Bu kadar vurdum duymaz bir yapımız var. veya bu tür gerçeklerle, acı gerçeklerle bir yarda yüzleşme cesareti gösteremiyoruz. Bu da psikolojik yapısından kaynaklanıyor bireylerin. Düşünebiliyor musunuz, pek çok devlet dairesinde ya da belediyelerde engelliye hala özürlü deniliyor. Özür kelimesinin sözlük anlamına baktığımız zaman defolu, hatalı yazar. Bu insanlar şimdi defolu mu, hatalı mı? Bu kadar büyük bir ayıp olabilir mi? Bu kadar büyük bir cehalet olabilir mi her şeyin öncesinde. Bu kelimeyi sarf ederken bunun lügattaki karşılığını, ne anlama geldiğini bilmeden söyleyecek bir yapıya sahibiz. Devletin en üst kademesinde insanlar dahi bunu bu şekilde algılıyorsa bu toplumun bu konuda kat etmesi gereken çok mesafe var diye düşünüyorum. Öyle kolay kolay kapanacak bir mesafe de değil. Sınırsız, sorumsuz şekilde, bazı kesimler itibariyle para harcayan bir toplumuz. Bir tekerlekli sandalye için 1.000 YTL’yi ayırmayı bile zul görüyoruz. Her türlü şahsi harcamalarınız için son derece bonkör davranırken, bir tekerlekli sandalye için para harcamaya elimiz cebimize gitmiyor. Bunun ne anlama geldiğini ben birkaç toplumda anlatmaya çalıştım. Sadece şunu söyledim onlara: Evinizde, divanın üstünde 24 saat boyunca hiç kalkmadan oturun ve ordan hiçbir yere çıkmayın. O zaman ne demek istediğimi gayet iyi anlayacaksınız. Yani sen orda 24 saat oturamazken, 365 gün orda oturmak zorunda olan insanlar var. bir tekerlekli sandalye onların hayatını bir şekilde değiştirecek. Ama tabi pes etmemek lazım. Bu konuda şikayet etmemek lazım. Sorduğunuz için söylüyorum. Zaten bunun böyle olduğunu herkes biliyor. Ben de zaten böyle olduğunu bildiğim için bu işlerle yoğun şekilde uğraşıyorum, çok yoğun mesailer harcıyorum. Elimden gelen her türlü çalışmayı yapıyorum, yardım yapıyorum. Yoğun olarak bu işlerin içerisindeyim, buradaki açığı gördüğüm için. Bunu bu şekilde addetmemiz lazım. Devletin 8,6 milyon engelliye ulaşması mümkün değil. Devletin öyle bir finansal yapısı yok zaten. Bunu bireyler olarak biz yapmak zorundayız. Bu bilinci toplumda oluşturmaya çalışmamız lazım. Ülkede bir engelli nüfus gerçeği var Engellileri topluma kazandırmamız lazım. Bu yönde herkesin çaba harcaması lazım. Ben büyük bir keyifle uğraşıyorum.Yavuz Kocaömer çok sevdiğim, çok takdir ettiğim bir insan. 6-7 sene önce tanıdım kendisini, tam benim kafa yapımda. Engelliler için hayatını adamış dersek yanlış bir cümle kullanmamış oluruz. Benim yapım ve karakterimle aynı bir yapısı ve karakteri var. Yavuz Kocaömer’in, Hüsnü Güreli’nin ve diğer arkadaşlarımızın özverili çalışmalarını gördüğümde, toplumdaki diğer insanların ilgisizliği beni pek de ilgilendirmiyor o zaman. Çünkü biz bu işi üzerimize görev olarak almış insanlarız. Layıkıyla, Allah izin verdiği sürece de bu tür faaliyetler içerisinde olacağım.

Engelliler sporuyla ve Türkiye’de engelli insanların sorunlarıyla ilgili görüş ve düşüncelerinizi alabilir miyim?
Engelliler sporu olması gereken yerin çok gerisinde. Ama yine de özellikle Tesyev ve Tesyev gibi vakıfların çabaları sayesinde çok önemli bir noktaya geldik. Ama hangi yönüyle bakarsak bakalım ilk 12 içerisindeyiz. Bu konuda çok büyük aşama kaydedildi. Ama engelli sayısı fazla, bu sayılara ulaşmamız lazım. Bunun için de çok büyük maddi desteğe ihtiyaç var. Tesyev hayatının en büyük parasını Acun Ilıcalı’nın sunduğu Var mısın Yok musun adlı yarışma programında düzenlenen kampanya sayesinde elde etti. Acun Ilıcalı ve onun gibi sağ duyulu, toplumun her hangi bir kesiminde popülariteyi yakalamış sağ duyulu insanların da bu desteğe çok büyük faydaları olacaktır diye düşünüyorum. Engelli sporunda iyi yoldayız ama asla yeterli değil. Çok çalışmamız lazım. İnsanların çok daha duyarlı olmaları lazım. Hem devlet kaynak ayırmak zorunda, hem de hali vakti iyi olan, iki ayağı üzerinde yürürken bunun ne anlama geldiğini bilmeyen, iki kolunu, iki gözünü, iki kulağını kullanırken onun ne anlama geldiğini bilmeyen maddi durumu iyi olan vatandaşların da biraz olaya ilgi göstermeleri ve ellerini ceplerine atmaları gerekiyor. Çünkü Tanrı hiç kimseye parayı o insanın sadece kendi ihtiyaçlarını karşılaması için vermiyor. Ben en azından böyle düşünüyorum. Benim elimdeki avucumdaki paranın bir kısmı benim ve ailemin geçimi içinse bunun dışında kalan para da toplumda belirli amaçlar doğrultusunda ihtiyaç sahibi olan kişilerle paylaşmak zorunda olduğum para diye değerlendiriyorum ben.

Röportaj: Arzu Cantürk
Siz aynı zamanda Trabzon’la özdeşleşmiş bir kişisiniz? Nasıl buluyorsunuz Trabzonspor’u şu sıralar?
Şu sıra Trabzonspor’u en iyi bulduğum sıralar. Bana göre Trabzonspor’da uzun süre sonra ilk defa bu kadar doğru bir araya geldi. Çok iyi bir başkanı var, çok iyi bir yönetimi var. Ve çok iyi transferler yaptılar. En güzeli de Trabzonspor yönetimi ve profesyonel futbol takımı etrafında bir birliktelik oluştu. Camiada bu son derece önemliydi. Bu sene şampiyonluk mücadelesi vermese de uyum sürecinden geçecekleri muhakkak. Bu sene de şampiyonlukta şansı olduğuna inanıyorum Trabzonspor’un ama bu sen değilse bile önümüzdeki 2 sene içerisinde kesinlikle ve kesinlikle şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olacak. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’la birlikte şampiyonluk yarışında olacağını düşünüyorum.

Trabzonspor’un Lig şampiyonluklarının üzerinden uzun yıllar geçti. Trabzon’da yıllardır eksik olan neydi, şampiyonluklardan uzaklaşılmasının nedenleri nelerdi?
Eksiklik her şeydi Trabzonspor’da. Bir kere planlı programlı bir çalışma yoktu. Birileri geliyordu, ne için, ne amaçla, nasıl, fizibilitesine, maddi durumuna, uyum sağlayıp sağlayamayacağına bakılmadan bir transfer yapıldı. Transferler yapılırken daha sonraki yönetimlere çok ciddi borçlar devredildi. Takım zaman zaman içinden çıkılmaz maddi sorunlarla boğuşmak zorunda kaldı. Yönetim sorunları yaşadı. Birlik, beraberlikten uzak kısır çekişmelerle oldukça kan kaybetti, irtifa kaybetti. Bütün bunların bedelini de çok ağır ödedi sonradan tabiî ki. Netice itibariyle, geçtiğimiz yıla ve ondan önceki yıllara baktığımız zaman Trabzonspor’un hiç alışık olmadığı yerler. Yani tarihi boyunca dolaşmadığı yerler. 12’incilik veya 14’üncülüklerde dolaştı Trabzonspor. Trabzonspor tarihine acı sayfalar olarak geçecek süreçler bunlar. Tabi özüne baktığımız zaman çok açık ve net olarak yönetim yanlışlığından kaynaklandığını görüyoruz. Artık kulüpler çok profesyonelce yönetiliyor. Kurumsal bir yapı içerisinde yönetilmek zorunda futbol kulüpleri, spor kulüpleri, federasyonlar ne olursa olsun. Kulübün kasası, kulübün başkanı ve yöneticisinin cebi olmaya başladığı andan itibaren o kulüpte bir şeyler yanlış yapılmaya başlanıyordur. Önü alınmadığı takdirde de geçmişte Trabzonspor’un yaşadığı gelecekte de diğer takımlarımızın yaşayacağı çok ciddi sorunlar ortaya çıkabilir.
Vakfımızın mütevelli üyelerinden başarılı işadamı Ahmet Ağaoğlu bu ayki konuğumuz..

TÜM RÖPORTAJLAR:

Yükleniyor...