Ahu Türkpençe ile söyleştik

Ahu Türkpençe... Bu ay röportaj konuğumuz Bir İstanbul Masalı’nın Esma’ sı... Son dönemlerde revaçta olan dizi filmlerin evlerimize gönderdiği masal kahramanlarından biri...

-Ahu Türkpençe kimdir?

02-01-1977 samsun doğumluyum. Müjdat Gezen Sanat Merkezi Tiyatro Bölümünden mezunum.

-Bir sinema deneyiminiz de oldu. Oyunculuğun hangi formatından hoşlanıyorsunuz? (TV, sinema, tiyatro..) Neden?

Dizi, tiyatro, ve sinema... hepsi de oyunculuğa dair, ben de oyunculukla ilintili tüm dallarda var olmak istiyorum, bu yüzden hiç birini diğerinden ayrı tutmuyorum. Ama sinema ve tiyatronun büyüsü tabi ki diziye oranla çok daha büyük ve vazgeçilmez.

-Bu dizi ile her eve girdiniz ve Esma’ yı izleyicilere sevdirdiniz. Başlangıçta bu durumu öngörebiliyor muydunuz?

Hayır bunu hiç düşünmemiştim.Dizideki oyuncu kadrosunu öğrenince, zaten hiç bir şey düşünmeden kabul ettim. Eğer Bir İstanbul Masalı bu kadar tutulmamış olsaydı da pişman olmazdım, çünkü böyle bir kadronun içinde olmak gurur verici.

-Neler değişti sizin için? (Bir İstanbul Masalı’ndan sonra)

Çok şey değişmedi. Tek farkı şimdi sokağa çıktığımda insanlar beni tanıyorlar. Ama bundan da hiç şikayetçi değilim, çünkü insanların yaptığınız işi sevip, beğenilerini sunmaları çok güzel.

-Televizyon dünyasında dizilerin bu kadar rağbet görmesini ve bu durumun sonuçlarını neye bağlıyorsunuz?

Herkes kendisini hayatın kargaşasından uzaklaştıracak, yorgunluğunu bir nebze olsun atacak bir şey arıyor aslında, ve diziler de bu talebi karşılıyor. O yüzden dizilerin bu kadar sevilmesine şaşmamak gerek.

-Tv yapımlarında sosyal konuların işlenmesi, yöntem ve aldığı süre anlamında yeterli midir?

Tabi ki değil, ama açıkçası bu tür programlara halktan talep de pek fazla yok. Sonuçta televizyon daha çok ticari işler yapıyor, ve arz edilen neyse ona ağırlık veriyor.

-Çevrenizde, ailenizde, okulunuzda... vs engelli insanlarla bir arada bulundunuz mu? Hayır çevremde tanıdığım engelli yok. Engelliler ile ilgili gözlemlerinizden bahsedebilir misiniz?

Bir kere Görme engellilerinin yaptığı bir müzik dinletisine katılmıştım. Gözlemlediğim en önemli şey, çok güvenli olmalarıydı (ki bu benim çok hoşuma gitmişti). Çünkü kişinin kendine güveninin olmasının engelli olup olmamasıyla hiç bir alakası yok aslında. Ve genelde etrafınızda bu kadar kuvvetli, kendine güvenli insan görmeniz mümkün değil. Bu yüzden onların inançları ve güvenleri zayıf ve umutsuz insanlara örnek olarak gösterilebilir bence.

-Toplumsal Eğitimde televizyonun üstlendiği rolü düşünecek olursak, sizce engelliler ile ilgili topluma yeterli enformasyon sağlanıyor mu?

Engellilerle ilgili gerekli enformasyonlar sağlanmıyor tabi ki; ama sanırım bunun sebebi yeterli finansal destek olmaması ya da sağlam projeler üretilmemesi. Bu tür programların olmasını elbette isteriz, ama söz konusu yapımcılar olunca, ticari mantıkla hareket ettiklerinden onları ikna etmek zor oluyordur her halde. Sanırım bu yüzden çok sağlam projeler üretmek gerekiyor ki yapımcıları ikna edebilelim.

-Engellilerin hayatı eşit koşullarda paylaşması nasıl sağlanabilir? Neler yapılabilir?

Hayatı eşit koşularla paylaşmak için detaylı bir araştırma yapıp, engellilerin ne tür mekanlarda, neye ihtiyaçları olduğunu saptayıp, bunların peşinden koşmak gerekiyor. En önemlisi ise devletten gerekli desteği almak.Belki uluslar arası bir engelliler festivali yapmak işe yarayabilir.

-Yoğun çalışma temponuz arasında sosyal etkinliklere de zaman ayırabiliyor musunuz?

Hayır ne yazık ki dizi çalışmaları o kadar yoğun ki, boş vakitlerimde sadece uyuyorum, ama bundan şikayetçi değilim, çünkü sette çok eğleniyorum, ve işimi seviyorum. Sanırım bunca yorgunluğa değiyor :)

-Eklemek istediğiniz?

Çok teşekkür ederim

TÜM RÖPORTAJLAR:

Yükleniyor...