`AYAKLARIMLA TUTUNDUM HAYATA`

Toplumumuzda engelli bireylerin yaşadığı önemli sorunlardan biri de hiç kuşkusuz kendilerini yeterince ifade edememeleri. Bu durum, günümüz iletişim çağından çok daha önceleri, yani bundan 30-40 yıl önce bugüne nazaran daha derin bir problemdi.

Zira, o dönemlerde kendilerini ifade edebilecekleri iletişim araçları bu kadar gelişmiş ve yaygın değildi. Daha da acısı, toplum içinde fazla görünür de değillerdi. Büyük çoğunluğu vakitlerini evlerinde geçiriyordu. Bunun bir sebebi, kentlerimizdeki, kasabalarımızdaki, köylerimizdeki fiziki engellerdi. Diğer sebebi ise ya kendilerinin ya da ailelerinin toplumun çarpık bakış açısı nedeniyle maalesef utanç duymalarıydı. 

Daha görünür hale geldiler

Toplumlar uygarlaştıkça, insan hakları ve demokrasi kurumsallaştıkça engelliler de daha görünür ve özgüvenli olmaya başladılar. Günümüzde kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, sosyal medyanın hayatımızın önemli bir parçası olması ve engellilerin de bu etkileşime çabuk adapte olabilmeleri seslerinin daha gür çıkmasına, daha görünür olmalarına ve kendilerini eskiye nazaran çok daha kolay ifade edebilmelerine yol açtı. Her ne kadar -en azından bir kısmı- bu konuda tam bir entegrasyon sağlayamadıysalar da, geçmişin yoksunluklarını büyük ölçüde aşmış görünüyorlar. Sosyal medyayı herkes kadar etkili kullanabiliyorlar. Sıra dışı hayatları kitap, belgesel ve film olabiliyor. Hayatın içinde artık daha görünür hale gelebilen engellilerin büyük bir çoğunluğu kalemi ellerine alıp kendi hikayelerini yazıya dökebiliyor. Daha sonra da bu kitaplar duyarlı yapımcılar tarafından senaryolaştırılıyor, belgesel ya da sinema filmi olarak izleyiciye aktarılıyor.

`Azim varsa engel yok’

İşte yaşamlarını, hikayelerini kitaplaştıran bu engelli kardeşlerimizin zaman zaman kendileri, engelleri, yaşadıkları ile ilgili yazdıkları kitaplar bizim elimize de ulaşıyor. Zaman buldukça onların azim ve kararlılıklarını içeren bu kitapları okuyoruz. Onların yaşam öykülerini, günlük hayatta çektikleri sıkıntılarını, sevinçlerini, üzüntülerini daha yakından görüyoruz. Bunlardan biri de sevgili Ayşe Işık. Ayşe Işık, ‘Ayaklarımla Tutundum Hayata’ isimli kitabında, “Azim varsa engel yoktur” diyor. Ve bu bağlamda ayaklarıyla çok güzel resimler yapıyor.

Beş yaşında iki kolunu kaybetti

Ayşe, Güneydoğu Anadolu’da büyüdüğünü, ilk ve orta okulu orada bitirdiğini, lise ikinci sınıfa kadar devam ettikten sonra sağlık sorunlarından ötürü bıraktığını ama şu an açık öğretime devam ettiğini söylüyor. “Yaşım 26. Belki sizin gözünüzde bakıma muhtacım ama emin olun ki birçok işimi kendim yapabiliyorum” diyor Ayşe. Resim çizerek ve onları satarak hayatını kazanmaya çalışıyor. Beş yaşında 2 kolunu kaybettiğini, ufak tefek zikzakları olsa da, hiçbir zaman hayata küsmediğini belirten Ayşe şunları söylüyor: “İki kolum yok belki ama tırnak içinde söylüyorum hayata hep ‘dört elle’ sarıldım. Ayaklarımı ellerimin yerine koydum ve her işimi onlarla görebilir hale geldim. 

‘Minik ama şanslı kollar’

Ayşe Işık, kitapta çocukluğuna dair anılarını ise şöyle anlatıyor: “Köyümüzün yollarında koşup oynamayı, bahçelerdeki revaklarda uyumayı, fakat en çok da akşamüstü yolun başında karşıladığım babama minicik kollarımla sarılmayı severdim. Kollarım minik olabilirlerdi ama dünyanın en şanslı kollarıydı onlar. Çünkü dünyanın en güçlü kollarına sahip bir babayı sarmalardı. Akşam olmasını, babamın eve gelmesini sabırsızlıkla beklerdim. Babam hiç eli kolu boş gelmezdi çünkü. Annem yiyecek ihtiyaçlarımızı temin ederdi, bazı şeyleri evde kendi hazırlardı. Ama babamın adeti buydu.”

‘Kendimi çaresiz görmedim’

“Ben engelliyim, ama hiçbir zaman engelli olmamı aşamayacak kadar kendimi çaresiz görmedim” diyen Ayşe Işık sözlerini şöyle sürdürüyor: “Tabii ki bu önce ailem ve çevremdeki insanların desteğiyle oldu. Örneğin sizinle bir sorunumu paylaşacağım: Bir kafeye oturup meyve suyu istediğimde kimse bana pipet vermiyor, ben isteyene kadar. Tabii ki pipet de gelmeyince, ben meyve suyunu ayaklarımla içmeye başlıyorum. İnsanların bir anda bana karşı tavırları değişiyor ve hayranlıkla bana bakıp mutlu oluyorlar. Ben de çaresizliğin içerisinde çare üretmenin kıvancını yaşıyorum.

‘Özel biri olduğuma inanıyorum’

Emin olun ki, toplum bize bir adım yaklaştığında bizlerin sorunları, hayata bakış açılarımız, şu ankinden çok çok daha iyi olacaktır. Ve yine emin olun ki, yarın sabah hiçbirimizin engelli olmayacağı belli değil. Toplum bizlerin yanında olursa, bizler çok daha iyi hayatlar yaşar ve çok daha verimli oluruz. Ben ne engelli ne özürlü ne sakatım, sadece özel insan olduğuma inanıyorum.” Ayşe Işık’ın kitabı, TÜRDAV Yayın Grubu tarafından yayınlanmış ve tüm kitapçılarda bulabilirsiniz.

 ‘Mektup ve kitap bekliyoruz’
Ø    28 yaşındayım, 3 yıldır cezaevindeyim. Siz değerli okurlardan kitap bekliyorum. İlgilenen herkese şimdiden teşekkür ediyorum. 
Baran Demirbaş 
T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu A-20 / Elazığ

Ø    29 yaşındayım, 2 yıldır cezaevindeyim. Siz değerli POSTA okurlarından okumadığınız her türlü kitabı göndermenizi ve bir dost eli uzatmanızı rica ediyorum. Mektup arkadaşı olacak gönül dostu, samimi ve kalbi güzel insanlardan mektup bekliyorum. 
Müslüm Eren 
T Tipi Kapalı C.İ.K. A Blok 28.Oda 
Kocabaş / Denizli

Ø    Yaklaşık 15 yıldır cezaevindeyim. Daha cezam var. Üniversiteye hazırlanıyorum. Sizlerden üniversite ders kitapları ve okumak için kitap bekliyorum. Bir umuttur yaşamak. 
Ahmet Kaynak 
T Tipi Kaplı Ceza İnfaz Kurumu D-4 Koğuşu 
Menemen / İzmir

Ø    35 yaşındayım, 2 yıldır cezaevindeyim. İki yıl daha cezam kaldı. Siz değerli okurlardan okumadığınız her türlü kitabı göndermenizi ve bir dost eli uzatmanızı rica ediyorum. Mektup arkadaşı olmak isteyenler yazar mı? 
Yıldıray Mol 
E Tipi Kapalı Cezaevi D / 12
Koğuşu  Gümüşhane

Posta Gazetesi - Çengelli İğne / 29.11.2021

Yazının gazete görünümü için lütfen tıklayınız...

YAZARIMIZ
YAVUZ KOCAÖMER`İN
TÜM YAZILARI:

Yükleniyor...