Genç yaşta flütle başlayan müzik yaşamınız, mızıka ve kumsalda gitar çalarak devam etti. Sonrasını sizden dinleyelim.
Ben müzik yaşantıma blok flütle başladım, müziği çok seviyordum, müzik dinlemeyi çok seviyordum. Dinlediğim müziği de artık yapmak istedim, flütle başladım, sonra mızıka çalmaya başladım. Evde bir yerlerde bulmuştum. Sonra da saz çalmaya başladım.

Saz ! Ne alaka?
Tarza göre işte. Hayatımda uzun süre Zülfü Livaneli’ler, Pir Sultan Abdal’lar, özellikle Ruhi Su’lar, Rahmi Saltuker, Ahmet Kaya, Cem Karaca ile büyüdüğüm için saz merakı başladı. Özellikle Zülfü Livaneli ile. Sonra klavyeye döndü olay. En sonunda da kendimi buldum. Sahil kasabasında yetiştiğim için artık genç bir yapıya sahip olduk ve baktık ki kumsalda çalınabilecek en güzel şey gitar, romantik bir alet. Ve gitarla benim her şeyim değişti. Tarzım değişti, yaşantım değişti, müziğe bakış açım daha farklı olmaya başladı.

Akademi Türkiye’ yarışmasının, hedeflerinize ulaşmanız yolunda lokomotif olduğunu söyleyebilir miyiz?
Tabi, tabi. Bir araçtı benim için. Ben her zaman söylüyorum. ‘Akademi Türkiye’ye iyi ki katılmışım. En iyi kararlarımdan bir tanesidir ve ‘Akademi Türkiye’ hayatımın dönüm noktasıdır

Nasıl karar verdiniz bu yarışmaya katılmaya ve o süreçte neler yaşandı?
Birdenbire oldu. Evde oturuyordum, baktım televizyonda ‘Akademi Türkiye’ diye fragmanlar dönmeye başladı, çocuklar dans ediyorlar falan. Sonra eğitim verileceğini öğrendim. “Birinci olan yurt dışına çıkacaktır, tekrar yarışacak, Türkiye’yi temsil edecektir” denildi. Tabi ben bu olayın sadece eğitim bölümünde kaldım. Şansımı deneyeyim dedim. Zarar da olmayacak benim için, aksine öğrendiklerim yanıma kâr kalacak. Hiçbir şey olmasa, 1-2 ay bile kalsam eğitim almış olurum diye düşündüm. Ve öyle girdim yarışmaya.


BARIŞ AKARSU


Hangi albümleri çıkardınız şimdiye kadar?
İki albüm çıkardım. Birincisi “Islak Islak” albümü, ikincisi de “Düşmeden Bulutlarda Koşmam Gerek” albümü. Yakında üçüncü albüm çıkacak kısmetse.

 Albümlerden beklediğinizi alabildiniz mi?
Aldım tabi. İkisinden de beklediğim ilgiyi aldım. Çünkü Türkiye’de gerçekten şu anda albüm yapıp satmak çok zor.

Peki neden rock?
Benim yaşam standardımı oluşturduğu için. Yaşamımı oluşturdu aslında açıkçası. Ben rock’çı olayım, rock yapayım diye başlamadım buna. Bu benim yaşamımda geçtiğim süreç içerisinde oluşan bir şey, içimden gelen bir şey. O yapıya sahibim. Rock müzik yapan insanların yapısına sahibim, ya da o düşünceye sahip olan insanların yapısına sahibim. Rock müziği içimden gelerek yapıyorum. O müziğin ritmi çok hoşuma gidiyor, anlattığı şeyler hoşuma gidiyor. Sonuçta hayata karşı bir bakış açım var ve bu bakış açısını en iyi gösteren müzik, rock müzik. Sahnedeyken de sahne tansiyonum tamamen gitara bağlı, sert seviyorum. Ve çok hareketli bir adamım, başka türlü müzik beni kaldırmıyor. Hepsi hafif kalıyor, rock tansiyonumu gösteriyor. Kalbim o şekilde atıyor.

Dizi oyunculuğu nasıl başladı?
İkinci albümden sonra ‘Yalancı Yarim’ için teklif geldi. Akademi Türkiye’den çıktıktan sonra da sevilen bir çok dizi için teklif gelmişti ama hiç birini kabul etmemiştim. Çünkü öncelikle yapmam gereken işin müzik olduğunu düşündüm. Eğer önce diziye başlasaydım albümlerimi yapamayacaktım. Sonuçta ben müzik yapmayı, şarkı söylemeyi, sahneyi çok seven bir insanım. Onun için ilk başta müziği öngördüm, hatta diziyi hiç düşünmüyordum, hep müzikle gitmeyi düşünüyordum. Ama Türkiye’de bu çok zor. Hele şu anki piyasa o kadar zor ki müzik yapmak için. Çünkü önüne gelen müzik yapıyor. Herkes bir şey çalıyor, herkes albüm yapıyor, herkes şarkı söylüyor. Onun için bu döneme kendimi daha çok tanıtabilmek, kanıtlayabilmek için ikinci aracın dizi olduğunu düşündüm.

Dizi oyunculuğunuzun müzisyenliğinizin önüne geçebileceğini düşünmediniz mi?Hayatta geçemez. Şöyle bir olay vardır. Şu anda beni hep televizyonda dizide görüyorsunuz. Ama ben bunu yanı sıra arka planda müziğimi yapıyorum. Ben şu anda birçok konser veriyorum. Hem diziyi hem konserleri bir arada yürütüyorum. En son Eskişehir’deydim, Van’daydım. Önümde Trabzon konserim var, Artvin konserim var, Aydın konserim var. Yani bunları sağlayan dizi oldu. İnsanlar beni daha görüyorlar, daha çok seviyorlar, daha çok ilgi gösteriyorlar. Ve ben müziğimi, rock’ı daha çok insana yaymış oluyorum.

Ama dizi sayesinde daha çok hatırlıyor insanlar sizi?
Dizide de hatırlıyorlar, sonuçta ben her şeyi müzik için yapıyorum. Bu sadece bir işlev. İşliyorum sadece, oyayı işliyorum ben şu anda. Ama ana karakter müzik olacak.

Gelecek için ne gibi tasarımlarınız var?
İyi bir müzisyen olmak, kalıcı olabilmek. İlerde insanların beni çok iyi hatırlamasını istiyorum. Barış Akarsu diye bir adam vardı, adam gibi adamdı demelerini istiyorum.
 İdolünüz Cem Karaca mıdır?
İdol olarak değil, örnek aldığım insanlardan biridir. Ben cem Karaca’yı severek dinlerdim. Çocukluğum onun parçalarıyla geçti, Cem Karaca, Barış Manço, Moğollar, Erkin Koray. Bunlar işledi. Ama yanı sıra işte ne bilim ben çok yabancı müzik de dinlerim. Led Zeplin, Deep Pearpell vs.

Engelli insanlar ve onların sorunlarıyla ilgili duygu ve düşüncelerinizi öğrenmek isterim.. (TESYEV broşüründeki sloganı göstererek)
Yaşam Engel Tanımaz. Örnek, yaşam gerçekten engel tanımaz. Yaşam o kadar özel ve o kadar güzel bir şey ki. Yani yaşadığımız her güne, yataktan kalktığımız, nefes aldığımız her güne şükretmemiz gerekir. Ve bunu sağlam insanlar ve engelli insanlar olarak ayıramayız. Böyle bir ayrım yok bu dünyada. Engel nedir ki? Kafandaki engelleri kaldırman lâzım önce. Önemli olan odur. İlk önce beynin özgürlüğü, ilk önce beyninden kaldır engelleri. Önemli olan budur. Onları kaldırdığınız zaman zaten fiziksel engel de ortadan kalkıyor. İnsan o kadar farklı bir şey ki. İnsan o kadar özel bir olay ki. Verilen imkanları o kadar güzel kullanabiliyor ki.. Diyor ki benim bir kolum yoksa diğer kolum var, bir bacağım var. Senin iki kolunla yaptığını bir koluyla bir bacağıyla yapıyor. Bu azimdir. İnsanların hayata hâlâ ışıkla bakabilmesidir. Bence bir çok insanın böyle azimli insanları görerek örnek alması gerekir.

Engellilere toplumun, devletin, yerel yönetimlerin olması gereken değeri verdiğini düşünüyor musunuz?
Düşünmüyorum, hiçbir zaman da düşünmedim. Devletin ya da yerel yönetimlerin bu insanlar hakkında ya da başka şeylerle ilgili çalıştıklarını düşünmüyorum. 27 yaşındayım ve 18 yaşından beri yani kendime geldiğimden, bir şeylere karşı çıkmaya başladığımdan beri düşünmüyorum. Ve ben hep şuna inanırım. İnsanlar hep kendi çabalarıyla bir şeyler yaptılar. Devlet engelliler özel bir şey yapmadı, bizim ülkemizde engelliler de var, onlar için de şunu yapalım demedi.

Elinizde imkan olsa engelliler adına neyi nasıl değiştirirdiniz?
Öncelikle çalışma imkânları oluştururdum onlar için. Çünkü bir çok insan engelli diye bir çok yerde çalışamıyor.

Engelli insanlarımıza vermek istediğiniz mesaj var mı?
Sevgi her şeyin çözümü, bütün kötülükler, olumsuz her şeyi ortadan kaldıran bir kuvvet. Bence engelli insanlarımızda kalplerindeki o sevgiyi kaybetmesinler ve onu bulmak için uğraşsınlar.

Röportaj: Arzu Cantürk
Kendinizden söz eder misiniz?
Kimdir Barış Akarsu?29 Haziran 1979’da Zonguldak’ta doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi ve gençliğimi Amasra denilen küçük bir sahil kasabasında geçirdim. Okul bittikten sonra bulunduğum mekandan çıktım, Ankara’ya çalışmaya gittim. iki sene Ankara’da çalıştıktan sonra tekrar Amasra’ya döndüm, dershaneye yazıldım. Bir ay süren bir çabadan sonra tekrar Amasra’dan ayrıldım. Karadeniz Ereğlisi’ne gittim ve canlı müzik yapmaya başladım. Sonra tekrar Karadeniz Ereğlisi’nden ayrıldım Antalya’ya gittim. İki sene Antalya’da animatörlük yaptım. Ondan sonra tekrar Karadeniz Ereğlisi’ne döndüm, ve çuzun bir süre, beş seneye yakın bir süre grubumla beraber müzik yaptım. Oradan da ‘Akademi Türkiye’ yarışmasına katıldım.

TÜM RÖPORTAJLAR:

Yükleniyor...