Peki Co-pilotluğa nasıl adım attınız?
Erkan Bodur: Kuzenim Ertan (Nacaroğlu) olanaksızlıklara rağmen! yarışmaya karar vermiş ama kötü tecrübeler yaşamıştı. Bana teklif getirdi co-pilotum olur musun diye, ben de hemen kabul ettim.

Peki ikiniz de çok gençtiniz, aileniz karşı çıkmadı mı tehlikeli bir spor diye?Erkan Bodur: Tabi ki karşı çıktı, ama bizim yapmayı çok istediğimiz bir spordu. Pek kimseyi dinlemedik. Ertan’ın ilk yarışı da zaten ailesinden kaçırdığı arabayla olmuştu.

Ralli pahalı bir spor, yarışacak aracı nasıl temin ettiniz?
Erkan Bodur:Biz yarışmaya amatör olarak başladık. Bir Renault’muz vardı. Onun otomatik cam açma sistemini satıp, amörtisör alıyorduk.

Ertan, hadi biraz tecrübeliydi, sizin co-pilotluk tecrübeniz hiç yoktu. Nasıl becerdiniz?
Erkan Bodur: Ben bu işi, başladığım andan itibaren bir spor olarak gördüm. Kendimi geliştirmek için de tecrübeli co-pilotlara her zaman danıştım, olayın mantığını çözmeye çalıştım. Erkan’la ikimiz hiç bir zaman ralliyi “gazlamak” olarak görmedik. Hiç bir zaman da caddede yarışan, sokakta hız yapan bir ekip olmadık. Bu ikimiz için de bu bir spordu ve sürekli kendimizi geliştirmeye, hep daha iyisini yapmaya çalıştık. İlk yarışınız neydi? İlk girdiğimiz resmi yarış Boğaziçi Ralli’siydi. Yıl 1991. Onda da son derece ilginç bir tecrübe yaşadık. Renç Koçibey gibi ünlü Türk, ve yabancı yarışçıların yer aldığı bir ralliydi. Biz de kendimize göre fena olmayan bir performans sergiliyorduk. Ama ralli şartları çok kötüydü. Tecrübeli ağabeylerimiz, yarıştan çekilme kararı aldı. Bu kolay bir karar değildir hiç bir zaman. Onların tecrübesine dayanarak biz de çekilme kararı aldık. Yani ilk resmi yarışımızı, yarışmayarak noktaladık.

ERKAN BODUR

İlk sezonda hangi arabayla, ve hangi kategoride yarışıyordunuz?
Erkan Bodur: O dönem, “Türkiye’de Üretilmiş Standart Otomobiller” kategorisi vardı. Biz de bu kategoride yarışıyorduk. Tam olarak tonunu tanımlayamayacağım, çünkü gerçekten çok acayip ve dikkat çekiciydi, yeşil bir Renault 9 ile yarışıyorduk. Kimse yanlış anlamasın, araba sadece yarış için gerekli güvenlik önlemleriyle donatılmış, ama yarışma standartının çok altında bir araçtı.

Başarılı sonuçlar aldınız mı?
Erkan Bodur: Kendimize ve olanaksızlıklara göre iyi gidiyorduk. Ama sonradan öğrendiğimize göre ciddi bir taraftar kitlemiz vardı. O dönem Ahmet Kılıç, motorsporları ile ilgili bir radyo programı yapıyordu ve talihlileri yarış izlemeye götürüyordu. Bize anlattığına göre, etaplara yarışı izlemeye gelenler, ünlü pilotların yanısıra “yeşil” arabayı -son sıralarda çıkış almamıza rağmen – seyretmek için ısrar ediyorlarmış.

Sezon sonunda ne oldu?
Erkan Bodur: Sezon bitti, ama biz de bitmiştik. Benim saçlarım beyazlamıştı. Ertan, tek gelir kaynağı olan dükkanını kapatmak durumda kalmıştı. Çok istememize rağmen devam etmeyi rüyamızda bile göremiyorduk. Ama camia bizi takdir ediyordu. Bu iyi bir şeydi ama, yarışmak için maddi destek gerekiyordu. 92 sezonunu bir iki yarışa katılarak geçirdik. Ama 93 yılında, İskender Atakan bizi, Marlboro Mobil Yarış Takımı’na “Genç Yetenekler” projesi kapsamında aldı.

Heyecanlandınız mı? İskender Atakan Ralli dünyasının en başarılı ve efsane pilotlarından?
Erkan Bodur: Heyecanlandım. Ve benim için en önemli tecrübe dönemlerinden birini geçirdim. Takımda 3 pilot, 2 co-pilot vardı. İskender Atakan’la beraber hiç yarışmadım. Genç ekibin bir parçasıydım. Ama iki pilotla birden yarışmak kolay değildi. Hepsiyle farklı tecrübeler yaşadım. Pilot-co-pilot ilişkisi evlilik gibi. İlk önce cicim ayları var, demokratik ve birbirine saygılı bir dönem geçirdiğin. Zaman ilerledikçe kavgalar başlıyor. Ama birbirinden çok şey öğreniyorsun.
Bu spora nasıl başladınız?
Erkan Bodur: Aslında ralli ile ilk tanışmam üniversite yıllarında oldu. Rallide görev alacak hakem aranıyordu. Ben de başvurdum ve Turing’in düzrenlediği hakem seminerine katılarak bu organizasyonda görev aldım.
Yurtdışı macerası nasıl başladı?
Erkan Bodur: 1995 yılında Volkan Işık ile Türkiye Şampiyonu, 1996’da ise Türkiye ikincisi oldum. 1997 yılında ise, sponsorun talebi doğrultusunda Ford Escort WRC ile ilk kez yurtdışında, Bulgaristan’da yarıştım. Çok güçlü rakiplerimiz olmasına rağmen, burada üçüncü olduk. Fakat terslikler yakamızı bırakmadı. Takımdan ayrılmak zorunda kaldım. 1998 yılında Renault Spor Türkiye Takımı olarak Nejat Avcı ile Avrupa Şampiyonası’na katıldık. Son derece başarılıydık, fakat şampiyona kapsamında Güney Kıbrıs Rallisi yer alıyordu. Politik nedenlerle katıl(a) madık, ve puan alamadığımız için Avrupa İkincisi olduk. Bunun yanısıra hem tecrübe olması, hem de Dünya Ralli Şampiyonası’nda yer alan Renault takımına,, “Markalar Şampiyonası”nda puan kazandırmak amacıyla Yeni Zelanda ve Avusturya Rallisi’ne katılarak başarılı sonuçlar elde ettik ve bu takımın toplam puanlarına %25 katkıda bulunduk. Dünya Ralli Şampiyonası 1998 yılında İskender Atakan’ın takımı Team Atakan’a geri döndüm ve Volkan Işık ile beraber Dünya Ralli Şampiyonası kapsamında yer alan “Team’s Cup-Takımlar Kupası”nda yarışmaya başladık. Aynı zamanda Türkiye Şampiyonası’nı da takip ediyorduk.Dünya Ralli Şampiyonası Çin Rallisi’nde genel klasmanda 6. olarak, bu yarış tarihinde böyle bir başarı göstermiş tek Türk Takım olduk. Takımlar Kupası’nda da ikinci olarak önemli bir başarı elde ettik.
Gelelim 2000 yılına. Takımda bir değişiklik oldu...
Erkan Bodur: Evet. Volkan Işık takımdan ayrıldı ve yerine Serkan Yazıcı pilot olarak geldi. Serkan yetenekli ancak kısıtlı bir tecrübeye sahip bir pilottu. Buna rağmen, yine Takımlar Kupası’nda üçüncü, Türkiye Ralli Şampiyonası’nda ise Türkiye Şampiyonu olduk. 2001 yılında ise yine Serkan ile Türkiye Şampiyonası’nda şampiyon olduk. Co-pilotlar Şampiyonasında ise rahatsızlığım nedeniyle katılamadığım yarışlardan dolayı ikinci oldum. Şampiyon olan Cem Bakançocukları, ki yokluğumda takıma destek olarak Serkan’a co-pilotluk yapmıştı, şampiyonluk kupasını bana vermek istedi, ancak emeğe duyduğum saygıdan dolayı bunu kabul etmedim. Kupa onun hakkıydı.

Rahatsızlandıktan sonra yarış arabasına bindiniz mi?
Erkan Bodur: 2003 Dünya Ralli Şampiyonası kapsamında Türkiye’de yapılan yarışta İskender Atakan ile “0” numara olarak çıktım. 0 numara araç, yarışacak ilk araçtan hemen önce piste çıkan ve yarışan ekiplerle aynı süratleri yaparak parkuru kontrol eden araç. Yeniden orada olmak ve bu görevi almak çok keyifliydi. Bu arada İskender Atakan ile beraber yarışmış da oldum.
Ralli son derece zor, yüksek performans gerektiren bir spor. Engelli olan ama bu spora gönül verenler bu sporu icra edebilir mi?
Erkan Bodur: Edebilir mi değil, ediyor zaten. Ankara’dan Uğur isimli, bedensel engelli bir arkadaşımız, soyadını hatırlayamadım, özel olarak hazırlanmış aracıyla yarışıyordu. Ben zaten herhangi bir sporun engel tanıdığını düşünmüyorum. Motor sporlarında en önemli engel genelde maddi imkansızlıklardır. Çok pahalı bir spor. Bu sporda en birinci şart sürücü ehliyetinizin olması. Trafiğin verdiği ehliyet ile lisans alma hakkına sahipsiniz. Lisans alınca da yarışabilirsiniz. Dolayısı ile ralli, bedensel engelliler için yapılması mümkün olan bir spor. Tabi ralli, diğer motor sporları branşlarına oranla daha tehlikeli. Araba takla attığında hemen dışarı çıkmanız gerekiyor. Etap içinde lastik patladığında inip süratle tamir etmeniz gerekiyor. Pist veya tırmanma yarışları bu anlamda daha güvenli. Aslında bu dünyanın bir parçası olmak için illa yarışmaya da gerek yok. Ralli kapsamında var olan her türlü görev, yarışmakla aynı heyecanı taşır. Rekabetin olduğu her düzende heyecan vardır.

Federasyon destek verse, engellilere özel bir kategori açılabilir yani?
Erkan Bodur:Tabi ki açılır, ve yarışılır. Engelliler genel klasmanda da yarışabilir. Ama teşvik etmek, ve yapılabileceğini göstermek amacıyla bu temalı bir kaç yarış da düzenlenebilir. Çok da iyi olur.

Türkiye’de engellilere sunulan imkanları nasıl buluyorsunuz?
Erkan Bodur: Yurtdışına gittiğinizde, bir Avrupa ülkesinde olduğunuzu aslında engellilere sunulan, onlar için kurulan düzenden anlıyorsunuz. Medeniyetin ne kadar ileride olduğu bence bu kriterle ölçülüyor. Ben ilk Almanya’ya gittiğimde, 1993 yılında, en çok dikkatimi kaldırımlar ve engelli tuvaletleri çekmişti. Bizde ise kaldırım yerine kale duvarı yapıyorlar. Türkiye’de daha çok yolumuz var.

Eklemek istediğiniz son bir şey?
Erkan Bodur:İstedikten sonra hayatta hiç bir şey engel tanımaz. Çok teşekkür ederiz. Ben teşekkür ederim.

TÜM RÖPORTAJLAR:

Yükleniyor...