Figen Öncel

Henüz 2.5 yaşında iken İstanbul Söğütlüçeşme’de tren rayları üzerinde uyuya kalıp iki bacağını kaybeden Figen Öncel, protez bacakları ve içindeki müzik aşkı ile tutunuyor hayata… Yeni çıkan albümü ile şu sıralar yoğun bir temponun içinde olan Öncel, bu ayki konuğumuz…

- Talihsiz ve üzücü bir kaza başınızdan geçen. Anlatır mısınız, nasıl oldu?

1975 yılında Söğütlüçeşme tren istasyonu’nun tam karşısında oturuyoruz. Annem kız kardeşimin doğumu için hastaneye gidiyor, beni anneanneme bırakıyor, 2,5 yaşında olduğum için. Hem küçük hem de emanet olduğumdan anneannem benimle son derece dikkat ederek ilgileniyor ama ben onun bir anlık dalgınlığından faydalanıyorum, lavaboya gittiği anda (Bana anlatılanlar bunlar tabi, ben o güne dair hiçbir şey hatırlamıyorum) kaçıyorum ve elimde bebeğimle rayların üzerine gidiyorum, orada oynarken uyuyakalıyorum. Anneannem olayı dışarıdan komşularımızın seslenişiyle fark ediyor. Çünkü bulunduğumuz yer trenin uzaktan geldiğini görebileceğimiz bir yer değil. Virajlı bir bölümden ortaya çıkmasıyla, komşularımız anneanneme seslenene kadar ve anneannemle ablam koşarak gelip beni çektiklerinde iş işten çoktan geçmiş oluyor ve iki ayağımı birden rayların üzerinde bırakarak beni kurtarmış oluyorlar.

- Ne gibi zorluklar yaşadınız çocukluğunuzdan itibaren? Söz konusu talihsiz olay nasıl etkiledi yaşamınızı?

İlkokul yıllarımda protez kullanamadım, vücudum bunu kabul etmedi, yaralarım, ağrılarım taze kesilmiş olduğu için bacaktaki o cihazlara temas ettiğindeki acılarım tarif edilir gibi değil. Uzun yıllar annem beni sırtında götürdü getirdi. Teneffüse çıkamamanın ezikliğini, arkadaşlarımla zil çaldığında oynayamamanın, en kötüsü de tuvalete gitmem gerektiğinde sırada oturup birilerinin beni götürmesini beklemek. Bunların eksikliklerini elbette yaşadım. Ama onların hepsi çok gerilerde kaldı, ben ardıma bakmıyorum. Yaşadığım acılarımla yoğrulduğuma, piştiğime, olgunlaştığıma inanıyorum.

- Geçtiğimiz günlerde Tempo Dergisi’nde engellilerle ilgili bir konu işlendi ve orada sizi Orhan Gencebay kaleme aldı. Gencebay’la karşılaştığınızda ve hakkınızda yazdıklarını okuduğunuzda neler hissettiniz?

Tabiî ki çok etkilendim, duygulandım. Orhan Gencebay gibi önemli bir müzik insanının benim hakkımda son derece övgü dolu sözler yazmış olması mutluluk verici, gurur verici bir şey. Kendisiyle de henüz tanışma şansım olmadı şu ana kadar. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde Popstar’da sahne aldım ben. O hafta da Orhan Gencebay haftasıydı, ben de kendisinin bir şarkısını okudum o gün. Ama yayın sonrasında karşılaşma şansım olmadı, zaten yayın esnasında stüdyoda değillerdi. Ama kendisiyle tanışmayı sabırsızlıkla bekliyorum. Çok teşekkür etmek istiyorum.

- Engelinize rağmen hayata sımsıkı sarılan, çalışmalarını yoğun bir tempoda sürdüren, hedefleri olan ve bu açıdan engelli diğer tüm insanlara örnek teşkil edecek birisiniz. İçinizdeki bu gücü, azmi anlatabilir misiniz bize?

Önce genetik olduğuna ve o genleri annemden aldığıma inanıyorum. Bunun Allah’ın verdiği bir güç olduğuna inanıyorum. Hayata olan bağlılığım da budur.

- Geçirdiğiniz kaza ve onca acıdan sonra olumlu anlamda “Hayatımın dönüm noktası” diyebileceğiniz bir an, bir olay yaşadınız mı? Örneğin müzik yaşantınızla ilgili?

Şans insanoğlunun karşısına hayatta üç kez çıkarılırmış, belki batıl inançtır bilemiyorum ama üç kez ışık yanarmış senin şahsınla ilgili. Bana da üç kez o ışık yandı. Üçüncüsü şu an piyasada olan albümümün umarım başarıyla noktalanması olur. Son şansım olduğuna inanmıyorum, sonuçta hayatta her şey insanlar için. O olmazsa başka bir alanda mutlaka elime ekmeğimi alıp hayatımı yine kimseye muhtaç olmadan idame ettireceğime inanıyorum, sağlığım yerinde olduğu sürece. Bedensel engelli olabilirim ama önemli olan ayakta durabilme azminin sende olması. Dönüm noktası diyebileceğim olay ise şudur; memurluk sınavlarına girdim Yıldız Teknik Üniversitesi’nde, artık bıçağın kemiğe dayandığı anlardı, sosyal anlamda hayatımı sürdürebilmem gerekiyordu ve böyle bir sınavın var olduğunu öğrendiğimde inanılmaz mutlu oldum ve işte bu dedim. Yani ben o sınavı kazanır ve devlet memuru olursam engelli kadrosunda… Finansal anlamda çok iyi imkanlar olmasa dahi, sosyal anlamda iyi imkanlar sağlandı. Bunun benim için bulunmaz bir imkan olduğunu düşündüm ve başarılı da oldum. İlkokul mezunu olmama rağmen üniversitenin en önemli bünyesinde görevlendirildim. Ama Anadolu yakasında ikamet ettiğim için gidip gelmek ciddi anlamda zordu. Bu yüzden evime yakın bir yere nakil aldırdım. Siz bana olumlu dönüm noktasını sormuştunuz ama bu hayatımın en acı dönüm noktası oldu. Korkunç bir şeyin kararını aldığımı anladım o kuruma gittikten sonra. Hayatımın en korkunç dört ayını geçirdim orada. Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü’nde işe başladım ve bana hademe kadrosunda iş verildi. Ve oradaki insanlar bana hizmetli muamelesi yaptılar. Hiçbir zaman gocunmadım hizmetli görevini yapmış olmamdan dolayı ama ben engelliyim ve engel durumum göz önünde bulundurularak görevlendirilmem lazım. Ben bir işi bir yere kadar yapabilirim. Bunlar bana çok ağır geldi. Kurumumdaki yetkililere ulaşmaya çalıştığımda bırakın yanlarına gidebilmeyi, telefonlarıma dahi çıkmıyorlardı.

- Engellilerin sorunlarını mutlaka bilen birisiniz? Ne gibi sorunları var engelli insanların ülkemizde?

Ben engelliyim ama Allaha şükrediyorum, çünkü kimseye muhtaç olmadan öyle veya böyle düşe kalka yaşamımı sürdürebiliyorum. Ama bir de başkalarına muhtaç olarak yaşamak zorunda olan engelli arkadaşlarım var. Onların da sinemaya, tiyatroya gitmeye hakları var. Ama mimari koşullar buna uygun değil. Benim bildiğim son 10 yıldır İstanbul’da, büyük şehirlerde sokaklarda rampalar yapılıyor. Kaldı ki o rampalar yine de engellilerin çok rahatlıkla çıktıkları rampalar değil. Çünkü kaldırımlar çok yüksek. Yüksek kaldırımın rampası da ona göre dik oluyor.

- Nelere seviniyor, nelerden haz alıyorsunuz? Nedir sizi mutlu kılan şeyler?

Engellilerin engelsizler gibi hayatlarını sürdürmelerin sağlamak adına yapılan her şey beni çok mutlu ediyor engelli bir birey olarak. Benim engelim görünmüyor, ben yaşamımı sürdürebiliyorum ama diğer engelli arkadaşlarım adına yapılan çalışmalardan çok mutlu oluyorum.

- Müzik yaşamınızdan söz edelim biraz. Bildiğimiz kadarıyla yeni bir albüm çalışmanız var şu sıralar. Nasıl gidiyor?

Çok iyi. Klibimiz tvt müzik kanalında döndürülüyor. Kral tv’de yayınlayamıyoruz, kuruldan geçmediği için. Vardır elbet bir bildikleri. İşte benim de engelim bu. Bugüne kadar bütün engelleri aşmama rağmen bu kurul engelini aşamıyorum. Saygı duyuyorum, sunulan gerekçenin çok geçerli bir gerekçe olmadığı kanaatindeyim. Albümümün fantezi tarzda olması kuruldan geçememesine gerekçe gösterildi ama Kral tv çok önemli ve büyük bir müzik kanalı. Önemli bir reklam aracı olduğunu düşünüyorum ayrıca. Kral tv’de yayınlanan kliplerin % 80’i zaten fantezi arabesk tarzında. Niçin bana böyle bir gerekçe sunuldu, bunun cevabını ben de bilmiyorum ama saygı duyuyorum. Umarım bu engel de kaldırılır. Bunun dışında satışlarımız şu anda çok iyi değil, bunu beklemiyorduk. Korsan satışlar müzik piyasasını çok fazla etkilediği için olağanüstü bir satış patlaması beklemiyorum ama Tempo Dergisi’nin başlatmış olduğu kampanyada var oluşum ve fotoğrafları Serdar Bilgili’nin çekmiş olması ve kapak olmam, bununla birlikte basının benim üzerime gelerek haber yapmış olmaları albümümü de tetikleyen bir destek oldu olumlu yönde. Umarım bundan sonra her şey çok güzel olur.

- Şimdiye kadar neler yaptınız müzikle ilgili? Neler gerçekleştirdiniz?

Türkiye’nin her yerinde engelliler adına yapılan bir çok organizasyonda, hepsine davet edildiğimde amatörce de olsa sahne programlarım oldu. Onun dışında profesyonel anlamda gece kulübü ya da gazinoda sahne çalışmam olmadı.

- Engelim olmasaydı “Şunu yapmak isterdim” diyeceğiniz neler var hayatta? Engelinize takılan neler var, yapmak isteyip de yapamadığınız?

Hiç düşünmedim aslında bunu. Ama çok sık etek giyerdim herhalde. Çünkü engelimden asla utanmayan ve gocunmayan biri de olsam özlem duyduğum şey açık ayakkabılar, parmak arası terlikler. Taşlı oluyor bazıları. Onlara çok özlem duyuyorum. Hep pantolon giydiğim için de etek giymeye çok özlem duyuyorum. Yazın çoğu zaman bir ayakkabı dükkanın önünden geçerken, durup vitrindeki ayakkabılara bakarım, almayacağımı bile bile.

- Müzik sizin dünyanızın bir parçası olmuş. Engelli insanlarımıza neler önerirsiniz hayata tutunabilmeleri açısından?

Başarılı olacaklarına inandıkları meziyetleri varsa kendilerinde, herhangi bir becerileri, eğitimli olabilir diplomalı olmuş olabilirler veya el becerileri olabilir, ama bunu ortaya çıkarabilecek ne ailelerin bunu sunabilecek imkanı ne de çevre. Mutlaka seslerini duyurabilmeleri için bir araç gerekiyor. İnternet evde yoksa bile her yerde internet cafe var. Biliyorsunuz internet günümüzün her yerle her şekilde, bilgi birikimini genişletebileceği her türlü neyin nerde olduğunu öğrenebilecekleri sonsuz bilgi birikimi olan bir aygıt. Bunun dışında Türkiye’de engelliler adına faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerine başvurabilirler. Buradaki kişiler engelli bireylerin hayata tutunabilmeler ayakları üzerinde durabilmeleri için gerekli olan şeyleri yaparlar. Bu yerlere başvursunlar. Budur önerim. Yani kabuklarına çekilip hayatla ilişkilerini kesmesinler. Hayat o kadar güzel ki…

- TESYEV, kurulduğu 1999 yılından bu yana engelli insanlarımızın spor yoluyla rehabilitasyonuna katkı sağlayan bir vakıf. Bunun önemini siz belki herkesten çok daha iyi gözlemleyebilir ve ifade edebilirsiniz. Neler düşünüyorsunuz bu konuda?

TESYEV’in çok önemli bir kuruluş olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de engelliler adına kurulmuş en önemli kurum olduğunu çok iyi biliyorum. Sayın Yavuz Kocaömer’in çok önemli bir beyin ve çok önemli bir yürek olduğunu biliyorum ve ekibinin aynı zamanda, Genel Müdürünüz Berrin Altınöz’ün ve sizlerin. Eminim benim bilmediğim nice engelli arkadaşıma ne kadar güzel olanakla sosyal imkanlar sunulmuştur, sağlık alanında ve faaliyet gösterdiğiniz diğer alanlarda.

- Özel hobileriniz var mı? Müziğin dışında başka nelerle meşgul oluyorsunuz?

Kitap okurum ama öyle kitap kurdu falan değilim. Çok aktiviteleri olan, bilgileri olan biri olarak yaşamadım ama yapılan her aktivitede de bulundum. Keyif alırım ama tipik ev hanımı özelliğini çok fazla taşıyorum. Evin içinde ailemle birlikte olup sadece o ev benim evimmiş gibi mutfak işleri, yemek işleri, ev tertibi, temizliği. Özel hobilerim falan da yok, el becerisi söz yazmak gibi. İnternetle ilgilenirim. Çok varlıklı bir insan değilim ama alışveriş yapmaktan çok hoşlanırım, kendi kazancıma göre. Müziğin dışında bunlarla uğraşıyorum.

- Geleceğe yönelik projeleriniz olmalı. Biraz söz edebilir misiniz?

Başarılı olursam, ekonomik kazanç elde edecek olursam kimseye muhtaç olmadan yaşamak için kafamı sokacak bir evimin olmasını istiyorum ilk önce. Protezlerimin değişmesi gerekiyor, hep bunu istemiştim, onun için de sağ olsun sevgili Seda Sayan aracı olarak bunun değişmesini sağlayacak.

- Genelde bu tür röportajlarda engelsiz insanların engelli insanlarımızla ilgili mesajları olur, sizin engelsiz insanlara bir mesajınız var mı?

Sloganlarımız o kadar çok ki biz engellilerin her yerde kullandığımız ama çok sağduyulu bir toplum olduğumuza inanıyorum. Duygusal, hassas Türk toplumu var. Sağlıklı insanlara vereceğim mesajı, istisnaları ayrı koyarak vermek istiyorum. Sorunuza cevap vermeden önce de şunu belirtmek istiyorum. Ben TESYEV gibi önemli bir vakfın var olduğunu biliyordum, fakat Hülya Avşar gibi önemli insanların bu vakfın kurucu üyelerinden olduğunu bilmiyordum. Engelli bir birey olarak engelsiz insanların engelliler için kurduğu bu vakıfta önemli bir yer teşkil ettiklerini öğrendiğimde ben utandım şahsen. Utanmamla birlikte onlara bir kez daha hayran oldum. Çünkü insanlar şöhret olabilirler ve onlar basında halka, bizlere, Türk toplumuna farklı yönleriyle tanıtılıyor. Yalnızca magazinsel yönleriyle tanıdık hepsini maalesef. İyilik Allah ile kul arasında muteberdir derler ya, bu insanlarımızın engelli bireylere ya da farklı yardıma muhtaç kimselere destek çıktıkları kanaatindeyim. Engelsiz bütün insanlarımızın bizlere karşı daha hassas, daha sağduyulu olmalarını arzu ediyorum. Biz engellilerin yanında olsunlar. Sağlıklı insanlarımız belki yarının bir engelli adayı. Bunu yaşayan bilir.

- Engelli insanlarımız için de özellikle sizin ağzınızdan çıkacak sözlerin, vereceğiniz mesajın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Onlara neler diyeceksiniz?

Asla pes etmesinler. Herkese azimlerini, hırslarını, hayata olan bağlılıklarını kaybetmemelerini öneriyorum. Çok önemli, iş kendilerinde bitiyor, önce kendilerinin buna inanması lazım. Girişken olsunlar. Zaten söylenecek cümleler hep aynı…

Röportaj: Arzu Cantürk

TÜM RÖPORTAJLAR:

Yükleniyor...