Gani Müjde ile söyleştik

Bir mizah yazarı penceresiyle engelli sorunları ve saptamaları... İşinizde kendinize has bir stile sahipsiniz. Bunun altyapısını anlatabilir misiniz?

Gani Müjde: Belki dünyada da böyledir. Böyle olmasaydı Gogen açlıktan ölmez, Matil daha iyi yaşardı. Türkiye’de de böyle. Sanatçının değeri çok sonra anlaşılabliyor. Ben de bunlardan biriyim. Çok çeşitli alanda çok iş yapıyorum. Alt yapımı hazırlayan temel etken bence göçmenlik oldu. Göçmen bir aileye mensup olmak, Türkiye’de tutunma çabası, ailenin yoksulluğu beni birçok alanda at koşturmaya itti. Bir anda kendimi at üstünde buldum. Hem kılıç sallıyor hem engel atlıyor bir yandan da fotofinişte burnumu uzatmaya çalışıyordum. Bütün yaptığım işlerin özüne baktığımda bu göçmenlik psikolojisiyle yırtma çabasının çok hakim olduğunu düşünüyorum. Yaşadığım mekanların kozmopolit atmosferinde kah imamlık yaparak, kah şarkıcılık türkücülük yaparak geçen bir çocukluğun ardından ancak böyle absürt bir meslek yapılabilirdi. Mizah yazarlığı, televizyon skeç yazarlığı, karikatüristlik, televizyon röportajcılığı... Bence bütün bu renkli hayatın ve renkli altyapının sonuçları semeresi gibi geliyor bana.

Ülkemizdeki sanat ve medya dünyasının engelilere bakışı hakkındaki fikirleriniz neler?

Şunu söyleyebilirim ki Türkiye’de engelliler konusundaki en belirgin özellik acıma duygusu. Türkiye’de medyadan kamuoyuna, kamuoyundaki teknik birimlere kadar her katmandan, genel olarak acıma duygusu ile bakılıyor engellilere. Bence değiştirilmesi gereken en temel kavram budur. Yani bir acıma duygusu değil görev bilinci yerleşmeli. Belediyeler engellilere uygun kaldırımları, ‘onlar da kullanabilsin yürüyebilsin’ mantığı ile değil zorunlu olduğu için, görevi olduğu için yapmalıdır. Çünkü engelliler de toplumsal yaşama sosyal ve ekonomik olarak katılmakta, vergi vermekte, oy kullanmaktadır. Tüm yurttaşlık ödevlerini yerine getiren kişiler herkesle eşit yaşamsal imkanlara sahip olmalıdır. Benim ofisim 3. katta ve siz çıkıp buraya geldiniz. Size niçin acıyayım? Anlatmak istediğim, işe bakarım ben. Herkes eşittir gözümde. Devlet de böyle bakmalı. Dediğim gibi bir iyilik ya da ihsan değil bu, görev. Nasıl ki öğrencilere duyduğum sorumluluk duygusu ile ‘Hayat Bilgisi’ dizisini yapıyorum, engellilere de öyle bakıyorum. Onların da birtakım problemleri var kendilerine has yaşam biçimleri var, bir gün de onları işlerim. Ancak bu noktada çok radikal bir şey söyleyebilirim. Türk toplumunda var olan bir olgu da ‘Efendim engellilerle dalga geçilmez’. Hayır, neden geçilmez ki? Keşke toplum buna hazır olsa, ben de engellilerin durumları ile dalga geçsem. (espri yapabilmek anlamında söylüyorum bunu) Fakat öyle bir acıma duygusu yerleşmiş ki ‘aman engellilere yapmayalım bunu, rencide olurlar.’ Niye? Bana fiziksel durumumla ilgili espriler yapılırken mesele yok da engelliye neden yapılmasın ki? Benim kısa boyluluğumla, çarpık bacaklılığımla dalga geçiliyor, ben alınıyor muyum? Fiziksel engel bana göre bir kusur ya da ayıp değil ki, bir oluş biçimi. Amip de olabilirdik, insan olmuşuz. Ellerimiz olmayabilirdi, var. Bu farklılıklar insan olmamıza engel değil ki. TV de bunu yapamıyorlar. Biz zamanında yaptık. Niçin yaptık, engellilerde bu toplumun aktif unsurları ve eşit bireyleridir. Toplumun diğer unsurları üzerine neler söyleyebiliyorsam eşit gördüğüm engelliler için de aynı şeyleri söyleyebilmeliyim. Bu ortak bir yaşam. Din adamlarına da, polislere de, öğretmene de hayatı paylaştıkları ölçüde söylenecek şeyler olacaktır. Maalesef TV seyircisi bu konuda hassas ve acıma duygusundan arınmadan da bu durum değişmeyecek. Bunu başarabilirse toplum, hem biz mizahçılar rahat eder hem engelliler psikolojik olarak rahatlar. Benim çarpık bacaklarım var, yıllarca SKODA diye çağırdılar. Fiziksel durumum nedeniyle takılmış bir lakabı taşıdım ben de. Ama hiç üzülmedim ve alınmadım. Kısacası bu toplumda herkes nerede ise engelli orada. Mizahın içinde de yer alırlar, oyunun içinde de...

Engelliler ile ilgili ögeler bulunan yapımlarda, gerek senaristlerin gerekse yönetmenlerin yeterli gözlem yapmadıklarını söyleyebilir miyiz?

Gani Müjde: İşlediğimiz konuları gözlemliyoruz. Elbette bugüne kadar engelliler ile ilgili yapmadığım için bu doğrultuda bir gözlemim de olmadı. Dediğim nedenlerden dolayı TV de rahat da olamadığınız için, ‘işlesen bir türlü işlemesen bir türlü’ durumuna geliyorsun. Ne ile karşılaşacağımı kestiremeyince ne yapıyorum, mümkün olduğunca uzağında duruyorum bu hassas konuların. Maalesef dediğiniz gibi bir realite var. Eksik gözlemleniyor. Hele TV gibi çok hızlı ve rutin yazılması gereken senaryolarda bu gözlemi yapma imkanın da azalıyor zaten. Sinema filminde bu süre daha uzun olabiliyor ama TV de zamanla yarış sözkonusu. O yüzden doğru bulmamakla birlikte onları da anlıyorum çok fazla suçlayamıyorum.

Sizin engellilerle ilgili gözlemleriniz neler?

Gani Müjde: Medyadan takip ediyorum daha çok. Basketbol müsabakalarının haberleri, engelli olimpiyatları ile ilgili şeyler vs.. Ama çok yakın olduğum söylenemez bu konuya. Çünkü çevremde pek engelli kimse olmadı. O nedenle inceleme ve gözlemleme şansım olmadı açıkçası. Ülkemizde en büyük sorunlardan biri istihdam. Engellilerin istihdamı da bu nedenle ayrı bir sorun teşkil ediyor. Ben olaya bir cepheden bakıyorum. Şu anda siz karşımdasınız. Bir mizah yazarı olduğunuzu düşünürsek fiziksel durumunuzun hiçbir önemi yok. Klavyenin başına oturup yazabiliyorsanız gerisi hiç önemli değil. Bazı iş alanlarında engellilerin istihdamı özel koşullara bağlanabilir, kamu kurumlarında mesela. Ama benim yazarlarımın hepsi tekerlekli sandalyeli olabilir. Engel değil işini yapmasına. Bazen düşünürüm hangi organımı kaybetsem işimi yapamam diye. Bir tek beynimi kaybedersem yapamam. Gelişen teknolojinin de engellilerin önünü yavaş yavaş açtığını düşünüyorum. Önümüzdeki yıllarda engellilerin istihdam probleminin kendiliğinden çözüleceğini düşünüyorum. Çünkü bilgi teknolojisinde beyin herşeyden önemli hale geliyor. Yaşam biçimi değişiyor. Fiziksel gücün önemi de azalıyor. 20 yıl öncesi ile şimdiki durum bile inanılmaz farklı. Evimde telefonum yokken, bugün Konya ovasının ortasında cep telefonumdan bilgisayarıma ulaşabiliyorum.

Aydınlar ve bizi yönetenlere bu konuda neler düşüyor sizce?

Gani Müjde: Aydınlar yaşam biçiminin değişmesine ön ayak olarak engellilere katkıda bulunmuş oldu bence. Engellilerin kontenjandan değil tercihen istihdam edileceği anlayışı ancak aydınlar yerleştirebilir zaten. Belediyeciliğin temelinde de herkese eşit imkan ve özgürlük ilkesi bulunmalı. Böyle bir şehircilik anlayışı ancak ülkelerin gelişmişliğini gösterir. Ben işim gereği tüm dünyayı geziyorum. İstanbul kadar engelliye engelli bir şehir görmedim. Her Belediye Başkanı çıkıp ‘şunu yaptık, bunu yaptık’ diyor. Bence hiçbiri görevini yapmamıştır. Dilerim çevrelerinde, bir gün o kaldırımları ve merdivenleri aşmak zorunda kalacak biri olur. Bir Belediye Başkanına edilecek en büyük bedduayı ediyorum yani. Seçim dönemi geliyor ve belediye çalışmaları hızlanıyor, ama uygulamalar eskisi gibi. Tekrar tekrar yazıklar olsun diyorum. Bağdat Caddesi’ne küçük makyajlar yapılması sorunların bitmesi demek değildir. Kağıthane’deki engelli ne olacak? Şişli’de, Fatih’de ne olacak? Hep tekrarlıyorum bu bir toplumsal duyarlılık değil, bir görev, zorunluluktur.

Bizim dışımızdaki toplumlarda nasıl bu durum?

Gani Müjde: New York’ta hidrolik asansörlü otobüsler var. Engelliler de binebiliyor bu araçlara. Bir engelli bineceği zaman o otobüsteki insanların sabırla ve sükunetle bekleyişi, bu kadar benimsemiş, kabullenmiş olması herşeyi açıklamakta bence. Herkes bilincinde ki, o insan da yurttaş ve kendisine sunulması gereken tüm hizmeti herkes kadar hakediyor. Bu yurttaşlık bilincine Fransa’da yaşadığım çok farklı bir örnekle de açıklama getirebilirim. Kaldığımız otelin önünde araca yükleme yapılıyordu. Ancak yol tek aracın sığacağı kadardı ve bizim eşyalar o araca yüklenene kadar arkadaki araçlar beklemek durumunda kaldı. İnanır mısınız 10 dakikadan fazla sürmesine rağmen hiç kimse tepki göstermeden sessizce bekledi. Bir kişi bile korna çalmadı. Çünkü o sırada ülkelerinde bulunan bizler, orada bıraktığımız paraları dolaylı olarak onlara bırakıyorduk ve onlar için önemliydik. Farklı bir konu ama bilinç olarak böyle bir seviyeye gelmemiz şart. O zaman her detay için ayrı bir donanıma da gerek kalmayacak zaten. Anlayış ve bakış açısı birçok konuyu otomatik olarak kapsayıp çözümleyebilecek.

Çok teşekkür ederiz. Bu güzel sohbetiniz ve paylaştığınız değerli zamanınız için.

Gani Müjde: Ben teşekkür ederim. Röportajlara çok zor vakit ayırabiliyorum ama bu konuda bizler bir bakıma görevli sayılırız. O yüzden benim için de farklı bir sohbet oldu.

TÜM RÖPORTAJLAR:

Yükleniyor...