Mimar Özlem Belir

Bu ay tecrübelerim bölümünün konuğu ‘engelliler’ ile ilgili bir tez çalışması olan Mimar Özlem Belir... Kendisi ile ülkemizde engellilerin yaşamını bir kabus halinde sürdürmesini sağlayan mimari uygunsuzluklar, tez çalışması ve diğer izlenimleri üzerine kısa bir söyleşi yaptık.

-Özlem Hanım engelliler ile ilgili bir çalışma yapma fikri nasıl oluştu? O dönemleri anlatabilir misiniz?

1981 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümüne girdim. 1985 yılında mezun olduktan sonra asistanlık sınavına girdim fakat kazanamadım. Şuanda çalıştığım ofiste işe başladım.2 sene bu büroda çalıştıktan sonra master yapmaya karar verdim.Ve girdiğim kürsü mimari ‘tasarım’ kürsüsüydü. Herkes ‘burada master yapmanın bir anlamı yok. Çünkü zaten 4 sene mimarlık eğitimi alınıyor. Mimari tasarım bir iktisat konusu değil ki zaten öğreneceğinizi öğrenmişsinizdir 4 sene boyunca. Özel konu ne olabilir ki...’ dedi. Bunu kürsü başkanıyla paylaştığım zaman o bana ‘özürlülerle ilgili çalışabilirsin’ dedi. Benim ilgimi çekti ve master yapmaya başladım, ama çok zorlandım. Elimde faydalanabileceğim kaynak yok denecek kadar azdı. Zaten olanlar da Almancaydı. Yurt dışındaki özürlü okullarının planlarını buldum. 1990 yılında tezimi bitirdim.

-Neydi konusu?

Daha önce mimarlar tarafından böyle bir araştırma yapılmadığından benim yaptığım şey mimari anlamdaydı. Örneğin “mekan nasıl olmalı, koridor nasıl olmalı” gibi düşüncelerdi. Tez bir yüksek lisans tezine benzemedi, doktora tezine benzedi. Çünkü yapmış olduğum şey çeşitli kaynaklardan toplama bilgileri aktarmak değildi. Edinmiş olduğum planları alıp analiz ettim. Yaptığım çalışmayı hocalarım çok beğendi. Ve doktoraya sınavsız girebileceğimi söylediler. Bu sırada çalışıyordum da aynı zamanda. Bu işe başlayınca, devamını getirme ihtiyacı hissetim ve doktoraya başladım. Dersleri verdim,yeterlik sınavını da verdim. Doktoraya başladıktan sonra daha çok gözlem yapma gereği duydum ve zihinsel özürlülere yoğunlaştım. Ve kaydım silindi. Uzun zamandır mimarlık piyasasında, bir mimarın yanında mimarlık yapıyorum. Ama bu konuyla ilgili hiçbir çalışma yapmadım.Okul zamanında yaptıklarım boşa gitti. Belki okulda benim ardımdan bu konuda çalışma yapılmıştır. Benim tezim kütüphaneye girdi ve belki de derslerde bunlardan yararlanılmıştır. Sizin çalışmanız akademik bir çalışma olduğu için uygulanabilirliğinin zorlukları da ayrıca değerlendirilmeli. Nasıl hayata geçirilebilirdi, ya da fayda sağlardı bu çalışma? Benim tezimde plan analizi yapmıştım. Her engel grubu için farklı bir plan şeması çizmiştim. (zihinsel, ortopedik görme ve duyma engel grubunun yanı sıra karma grup için de vardı bu şemaların içinde) Bir tanesinde koridordan kaçınıyorsunuz, diğerinde binayı içe dönük yapıyorsunuz (çocuk kaybolmuş hissine kapılmasın diye) gibi... Bunlar yapılacak eğitim binalarında kullanılabilirdi.

-Engellileri bu çalışma sırasında tanıma fırsatı buldunuz mu?

Lisans tezi olması nedeniyle biraz sıkıcıydı tabi. Daha çok kaynak araştırma ağırlıklıydı. 90 yıllarında engelli okulu çok fazla olmadığı için oralara pek gidemedim. Özel klinik gibi eğitim yerleri vardı. Oradaki çocukları gördüm, yetişkin insan yoktu. O nedenle çok fazla tanıyabildiğimi söyleyemem. Ama bir gerçek var ki ailelerin maddi durumu iyi değilse sıkıntıları daha büyük. Genelde gittiğim yerler özel klinikler olduğu için zengin aileleri vardı.

-Mimarların sizce bu anlamda taşıyacakları sorumluluğu yerine getirecek yetkileri ve sorumluluğu var mı?

Yetkileri var ama donanımları şuan yok.Okullarda böyle bir ders verilmiyor.Bakanlık 1-2 kitap yayınladı ama bunun dışında hiçbir şey yok. Ama isterlerse eğer donanımlarını artırabilirler, böyle bir kültür vermek gerekiyor. Bu anlamda mimarların yetkili olduğunu, Türkiye’de bazı çalışmaları hızlandırmanın ve yaşama geçirmenin bir ayağının da mimarlarda olduğunu söyleyebilir miyiz? Kesinlikle. Bir binada heykeltraşlara mimarlar iş verir. Tasarım aşamasında engellilere uygunluk da mimarların elindedir. Öyle yapılmasını isterse öyle olur.

-Bu konuda hukuki birtakım yaptırımlar var mı?

Yok. Sadece turistik otellerde, buna dikkat ederseniz bir yıldız fazla alır.

-Mimarlar Odası ile ilgili ne söyleyebiliriz? Oda’nın yaptırımları ya da sorumlulukları daha belirginleşmiyor mu?

Mimarlar Odası da projeleri onaylıyor. Oda’ya kayıtlı olmayan mimar imza atamaz. Bu konuda kurallar koyabilir, denetleyebilir. Bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gereken mimarlar ise, bunu yapacak en yetkin kurum Mimarlar Odasıdır.

-Yapılaşma ile ilgili köklü problemleri olan ülkemizde, mimarların en önemli sorunları neler sizce?

En önemli sorun mesleğe saygı duyulmamasıdır bence. Herkes mimar olduğu için bizim toplumumuzda, mimarların işi zor. İşverene karşı da zorlanıyorlar. Yaptıkları bir tasarımı kullanıcıya kabullendirmek durumundalar. Bu da hem çalışma alanlarını ve özgürlüklerini kısıtlıyor, hem de yapılan işlerin verimliliğini, kullanılabilirliğini.

-Yurtdışında bulunduğunuz süre içerisindeki gözlemleriniz nelerdi? Bildiğimiz kadarıyla mimari dokuya çok fazla dokunulmuyor özellikle Avrupa ülkelerinde.

İlk izlenimim ‘ne kadar çok engelli var’ olmuştu. Herkes sokaklardaydı, toplu taşıma araçlarını kullanabiliyorlar. Ayrıca tarihi binalarda da düzenlemeler yapılmış. Restore edilen binalarda engellilere uygun asansörler, rampalar mevcut. Kaldırımlar bizdeki gibi normal yürüyebilen insanların dahi çıkamayacağı yükseklikte değil. Zaten bütün bunların yapılmasında ekonomik külfetler düşünüldüğü gibi yüksek değil. Çok kolay çözümleniyor bu sıkıntılar. Önemli olan bu görgüye ve bilince ulaşmak.

-Son söz...

Ben mesleğimin çok başlarında değilim. Umarım yeni jenerasyon arkadaşlarımızın daha faydalı çalışmaları olur. Bunu temenni ediyorum.

-Teşekkür eder çalışmalarınızda başarılar dileriz

TÜM RÖPORTAJLAR:

Yükleniyor...