SADETTİN SARAN

Vakfımızın mütevelli üyelerinden başarılı işadamı Sadettin Saran bu ayki konuğumuz..

 - Kendi çizdiğiniz yolda genç yaşta başarılı bir işadamı oldunuz. Bugünkü noktaya gelmeden, nasıl başladı her şey? Yola çıkış ve ilerleyen süreci dinleyebilir miyiz sizden?
Öncelikle iş adamı olmak istediğimi biliyordum. Makine mühendisi olmama rağmen, mühendisliğin dışında bir şey yapmak istiyordum. Mühendislik bana bir backround verdi, analitik düşünme vs. Ama mühendislik yapmanın dışında hep işadamı olma hayalim vardı, uluslararası bir işadamı olma hayalim vardı. Amerika’da da iş bulmama rağmen üniversiteden sonra, bunu da Türkiye’de yapmak istediğimi biliyordum. Sonuçta Türkiye’ye geri döndüm. Tabi Amerika’da okumuş olmanın verdiği avantajlarla, Amerika ile de ilgili bir şeyler yapmak istedim. Oturdum düşündüm ve tv sektörünün, medya sektörünün çok iyi olabileceğini düşündüm. O zamanlar TRT1 vardı, TRT2 de kurulsun mu kurulmasın mı diye düşünülüyordu. Ve işe televizyonlara program satmakla başladım. Daha sonra dediğim oldu, televizyon sektörü çok büyüdü, özel kanallar çıktı ortaya, biz de bu piyasasının büyümesiyle beraber büyüdük. İleriyi görebilme şansımız mı, yetenek mi derseniz; şanslıydık.

- Spor yayın hakları ihalelerine girmeniz, Avrupa’dan maç naklen yayın haklarını alıp Türk televizyonlarına pazarlamanız o yıllarda aslında cesaret isteyen hamleler değil miydi? 
Özel kanallar yeni oluşuyordu ve bu yayınlarla ilgilenip ilgilenmeyecekleri belli değildi. O günlerde daha çok ucuz ve bedava yapımlara yöneliyorlardı. Siz ileriyi gördünüz mü gerçekten? İçinizde bir tereddüt var mıydı ya da “Bu iş olacak” diyor muydunuz? Evet, çok büyük riskler aldım. O zamanlar dünyada spor endüstrisi 1 milyar dolar bile değildi. Geçen sene 5 milyar dolara ulaştı. Biz o zaman bunun iyi olabileceğini düşündük ve risk aldık. Maçlara yatırım yaptım, yayın haklarına yatırım yaptım. Şansımız yaver gitti.

- Şu an Saran Group olarak hangi dallarda faaliyet gösteriyorsunuz? Hangi şirketler var grubunuzun içinde?
 Dört sektörde faaliyet gösteriyoruz. Enerji, medya, savunma ve yayıncılık. - A Milli Futbol Takımımızın 2006-2010 yılları arasında yurt içinde oynayacağı maçların yayın hakkını 10 milyon dolarlık bir anlaşmayla almıştınız. Ve o günlerde Federasyon Başkanı Sayın Levent Bıçakçı, sizin bu bedele çıkarak Türk futboluna eşsiz bir katkı yaptığınızdan söz etmişti. Evet biz Türk futboluna en çok katkı sağlayan, daha doğrusu Türk sporuna en çok katkı sağlayan gruplardan bir tanesiyiz. Bu katkıyı sağlarken Türkiye’nin tanıtımına da faydalı olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü yurt dışında milyonlarca insanın Türk futbolunu izlemelerini sağlıyoruz.

- Sizin son 10 yıllık dönemde Türk futboluna ne kadar bir katkınız olmuştur?
10 yılda demeyelim de, son 5 yılda 70 milyon doların üzerinde oldu. Tabi futbolun dışında da çok yatırım yaptık. Bu aldığımız yurt dışı yayın hakları bir rekordu. Türk sporunun ilerlemesine katkıda bulunduğumuz için bu anlamda ayrı bir gurur duyuyoruz. 

 - İş yaşamınızda geleceğe yönelik hedefleriniz nelerdir? Mutlaka hayata geçirmeyi planladığınız başka düşünceleriniz olmalı? Radyolarımızı büyütmeyi hedefliyoruz, radyolarımızın dinlemini artırmayı hedefliyoruz. Enerji sektöründe şu anda iki hidroelektrik santralimiz var onu 3-4 e çıkarma niyetindeyiz. Görsel basını ciddi anlamda düşünüyoruz.

- İlkleri seviyorsunuz. Türkiye’nin ilk spor radyosu, ilk kadın radyosu sizde. Başka var mı ya da başkaları katılacak mı zamanla bu listeye?
Kadın radyosu ilk ve tek. Düşünüyoruz, kesin diye bir şey yok ama artırmayı düşünüyoruz. Şu anda altı radyoyla en büyük radyo ağına sahip grubuz. İzmir’de ve Ankara’da da radyolarımız var. Yayıncılık anlamında altı radyo kanalını içinde bulunduran en büyük grup biziz.

- İstanbul Maltepe’de faaliyet gösteren Saran Anadolu Yakası Engelliler Spor Kulübü var. Sizi bu kulübün destekçisi olmaya iten nedenler neydi?
Çok sporun içinde olan bir insan olarak, bir de şöyle bir bilince sahip bir insan olarak, hepimiz her an engelli olabiliriz. Bu düşünceyle maalesef engelli olmuş insanlara bir katkımız olur, bir faydamız olur düşüncesiyle bu işe girdik. Çok da memnunuz, bu sene hedefimiz inşallah Saran Anadolu Yakası’nı Birinci Lig’e çıkarmak.

- Engelliler için çok amaçlı bir spor salonu projeniz vardı. Hangi aşamada şu an?
Şu anda Yavuz Bey’i (Kocaömer) bekliyoruz, bize iyi bir yer bulacak. Niyetimiz var yapacağız inşallah. 

 - TESYEV’e üyesiniz ve destekliyorsunuz. Büyük Kulüp’te düzenlenen son gecede de en büyük desteği siz verdiniz. Neden TESYEV? 
Vakfın çalışmalarını nasıl buluyorsunuz? Desteklediğiniz başka vakıflar vb sosyal kurumlar var mı? Biz Saran Anadolu Yakası Engelliler Spor Kulübü’nün sponsoruyuz ve bu kulübün fahri başkanıyım. Dolayısıyla böyle bir sosyal sorumluluk alıyoruz ve özel bir şey paylaşıyoruz. Bunun da bir uzantısı olarak TESYEV’i seçmiş olarak görebilirsiniz beni. 

 - Yurt içinde ve yurt dışında iş bağlamında çeşitli kulüplerle temaslarınız var. Bazı kulüplerin hisselerini alıp satıyorsunuz, daha önce Dortmund’da olduğu gibi. Bu konudaki hedefiniz nedir? 
Sizi bir gün Chelsea’nin patronu Rus işadamı Abromovich gibi Avrupa’da çok ünlü bir kulübünün patronu olarak görmemiz mümkün olabilir mi? Orda yanlış bir bilgi var, biz kulüplerin hisselerini alıp satmıyoruz. Dortmund olayı çok büyük bir olaydır. Almanya’nın değil, Avrupa’nın en köklü kulüplerinden biriydi o. Türkiye’de biz tabi spor kulüplerine gelirlerini artırıcı projeler ekliyoruz. İçinde sanal reklamı var, biz bu yayın haklarını çok büyüttük. Bu Avrupa’da demin dediğim gibi 5 milyon dolarlardan nerelere çıktı bu rakamlar. Ve daha da çıkacak. Dolayısıyla biz de bunun içinde Türkiye’de bu işi ilk yapanlar olarak, nasıl arttırılır gelirler neler yapılabilir düşüncesiyle Avrupa’da kulüp arayışlarına girdik. Benim Fenerbahçe’de yöneticiliğim de vardı, dolayısıyla vizyonumuzu artırabilmek, ufkumuzu genişletebilmek amacıyla Avrupa’da kulüp arayışındaydık. Dortmund olayı çıkınca herkes “Bu imkansız, bu olmaz” derken, Dortmund’un şöyle bir özelliği var: Avrupa’da en çok seyirci ortalaması olan, Barcelona, Milan’dan daha çok seyirci ortalaması olan, 78 – 79 bin kişiye oynuyor ortalama. Barcelona’nın bile böyle bir ortalaması yok. Dolayısıyla biz buna ufkumuzu genişletebiliriz diye girdik. Bir Türk olarak Avrupa şampiyonu olmuş bir kulübün hisselerini almak bizim için ayrı bir kıvançtı. Bir de o zamanlar AB meseleleri vardı. Biraz da bu sebepten girdik. Ufkumuzu genişletmek amacıyla, ticari değildi. Tabii orada üçüncü büyük ortak olduk. Daha doğrusu ben oldum ve onu büyütmek amacıyla girdim. Düşüncem daha fazla hisse sahibi olmaktı ama siyasi nedenler ortaya çıktı. O zaman Almanya Başbakanı Schröder bile “Ne oluyor, Bu Türk kim” dedi. Çünkü Alman basınında çok yer aldı. Vietnam’da aldı, Hindistan’da aldı. Hissemizi artırmamızı istemediler. Bunun üzerine ben de çıktım bu işten. Yani ufak hissedar üçüncü ortak kalmaktansa, hiç kalmayayım daha iyi dedim. Şimdi geri dönüp bakınca, belki bir hataydı ama hisselerimi sattım. Bir seneye yakın içinde bulundum, yönetime adam soktum, maçlara çok gittim-geldim. Hakikaten bana çok faydası oldu, o süreç bana çok şey kattı. Dortmund hisselerini almaya çalışırken yaşadığım süreç kulübün yöneticileriyle, profesyonellerle. Çünkü oradaki sistemle Türkiye’deki sistem çok farklı. Hem de aldıktan sonra edindiğim bilgiler benim için deneyim oldu kulüplerin yönetimi konusunda. Bir de ilerde kısmet olursa Fenerbahçe başkanlığına hazırlıktı benim için. Yani şirket alım-satımı yoktu, her şey yazıldı, Cannes kulübü başkanı Cannes’ın belediye başkanı, Cannes kulübünü almamızı istediler. Ama başka bir şey olmadı. İleriye dönük bir şey olabilir mi diyorsunuz, yine olabilir aynı düşünce çerçevesinde aynı kriterlere uyan bir kulüp olursa olabilir. 

 - Grup olarak görsel medyaya da ilgi duyduğunuzu biliyoruz. Bu ne zaman gerçekleşecek?
O henüz sadece düşünce safhasında. Çünkü biz kulüpler için televizyonlara içerik sağladığımız için o çok üst sıralardaki bir öncelik değil. Değerlendirme aşamasında, ondan önce radyolara önem veriyoruz.

 - Fenerbahçe ne demek sizin için? Fenerbahçe’yi tarif edebilir misiniz, anlatabilir misiniz bize?
Fenerbahçe benim için ne demek ? Ben 5 yaşından beri Fenerliyim. Yani 37 senedir Fenerliyim. Fenerbahçe bir tutku, bir aşk.

- Fenerbahçe’de yöneticilik, asbaşkanlık yaptınız ve Sarı – Lacivertli camianın, özellikle de tribünlerin sevdiği bir isimsiniz. Bir ara başkanlık hamleniz oldu ama Sayın Aziz Yıldırım’ın bıraktığı göreve yeniden talip olmasıyla adaylıktan vazgeçtiniz. İlerde bir gün Fenerbahçe’ye başkan olacağım diyebilir misiniz?
Taraftar bana öyle bir teveccüh göstermişti. Hayırlısı diyelim. Taraftar da ileride hala istiyorsa benim için onurdur. - Medyaya yeterince yakın, hatta içinde birisiniz ama Fenerbahçe taraftarlarına TESYEV’in sitesinden bir mesaj verebilir misiniz? Söyleyeceğiniz bir şeyler vardır elbet… 100. yılda ve daima Fenerbahçe…

- Size Türk futboluyla ilgili uluslararası alanda temsil görevi verilse kabul eder miydiniz?
Bu saatten sonra bir şeyler verebilmek, hizmet verebilmek, iz bırakabilmek benim için önemli bir öncelik.

 - Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı’nı düşünen bir Sadettin Saran, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı ol teklifi ile karşı karşıya kalsa bir gün, ne yapar?
 Biraz önce söylediğim gibi hizmet edebileceğimiz, iz bırakabileceğimiz bir takım şeyler olursa hiçbir görevden kaçmam. Yani sporla ilgili olan hiçbir görevden kaçmam. 

 Röportaj: Arzu CANTÜRK

TÜM RÖPORTAJLAR:

Yükleniyor...