Suçlu ben miyim?   Posta

Yavuz Kocaömer     Posta


Bu hafta sizlerle Orta Anadolu’nun bir köyünden , engelli bir okurumdan gelen mektubu paylaşmak istiyorum.

\r\n






Yüzlerce mektup yazdım

\r\n






Okurum ‘’ Size yüzlerce mektup yazdım. Fakat göndermek için cesaret edemedim. Sorunlarımla sizleri rahatsız etmek istemedim. Ama bu sefer kendimi tutamadım , yazıp gönderme ihtiyacını hissettim. Sorunlarımı dile getirip , hayat hikayemi sizinle paylaşmak istedim. Sadece ve sadece sorunların özüne değinmek istiyorum’’ diyor ve devam ediyor.

\r\n






Beklentilerimiz var

\r\n






Engelli bir vatandaş olarak toplumda sorunlarımızı paylaşacak kurumların olmasını istiyorum. En azından valilik ya da hükümet binalarında bir oda ayrılsa, yalnızca engelli vatandaşların sorunlarınla, isteklerinle ilgilenen bir bölüm olsa... Psikolojik, alevi sorunu olan , iş konusunda problem yaşayan   bir engelli buraya başvursa... Ama karşısındaki kişi anlayışlı, saygılı ve sevgi dolu olmalı. Baştan savar gibi bizleri odadan çıkarmamalı. Bunu da ancak engelli vatandaşların sorununu anlayacak uzman kişiler çözebilir. İnanın bana  bir çok engelli intikam duygusu ile yaşar. Doğuştan , sonradan olan , ailesinin ilgisizliğinden engelli yaşamaya mahkum edilen, akraba evliliğinden , trafik ya da iş kazasından engelli olan vatandaşlar var. Kimse isteyerek engelli olmaz. Fakat düşünceleri, yaşamları farklı, istekleri farklıdır.

\r\n






Nedeni cehalet

\r\n






Böyle düşünmelerinin en büyük nedeni cehalet, bilgisizliktir. Umursamazlıktır. Her şeyi kadere yıkarız. En önemlisi de engelli çocuklarımızı saklarız. Aslında zamanında müdahale edilseydi , belki de bir çok vatandaş engelli olmaktan kurtulurdu.

\r\n






Ailemi suçluyorum

\r\n






Engelliliğimden dolayı hala annemi, babamı suçluyorum. Suçlamaya da devam edeceğim. Çünkü beyinde bir kere kazınmış, unutamam . Onları  affedemem. Gerçi kırsal kesimdeki cehaletten , bilgisizlikten ya da yoksulluktan , zamanında fark edememelerinden , tedavi imkansızlığından beni böyle yaşamaya mahkum eden ailem kadar toplum da suçludur. Kocakarı tedavileri, kendi kaderine terk edilmeler, duyarsızlıklar... Hatırlıyorum babam yoktu , gurbetteydi. Annem ve yakın akrabamla İstanbul’a hastaneye gitmiştik. Yaşım 4 veya 5 ‘ti. Hastanede röntgen çekemediler. Nedeni ise benim rötgenden korkarak ağlamamdı. Düşünebiliyor musunuz , hemşireler, doktorlar benim gibi kalça çıkığı olan 4-5 yaşındaki bir çocuğu ikna edip rötgenini çekmemişler. Ayrıca doktorlar çok ağlıyorum diye anneme ‘’ Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları  Hastanesi’nden rapor getir’’ demişler.

\r\n






Suçlu kim ?

\r\n






Annem de alınmış. ‘’ Deli mi bu çocuk ? ‘’ demiş ve bir daha da hastaneye götürmemiş. Aradan yıllar geçtikten sonra tedavi için tekrar hastaneye gittik. Fakat iş işten geçmiş, tedavi olanağı kalmamıştı. Benim durumumdakilerde 0 -  6 yaşına kadar tedavi olanağı varmış. Ondan sonraki uğraşlarımız boşuna. Ve bu yaşıma kadar engelli yaşamaya mahkum edildim. Sorarım size suçlu kim ? Ben miyim ? Korkudan hastanede ağlamışım diye annem , babam hala beni suçluyor. Niye ağlamışım ? Sorarım size suçlu ben miyim ? Ufacık bir çocuğun rötgenini çekmeye kimsenin gücü yetmemiş. Şimdi soruyorum ; bu çektiklerimin hesabını kim verecek? Ailem mi , toplum mu , doktorların ilgisiz ve duyarsız olanları mı ? Ben çocukluğumun ,  delikanlılığımın  ve yaşadığım bu dertlerin hesabını kimden sorayım ? Benim de hayallerim, ümitlerim vardı. Şimdi boynu bükük , umutsuzum. Ne doğru dürüst tahsil yapabildim, ne mesleğim, ne de işim var. Üstelik evliyim ve iki çocuk sahibiyim. İkisi de okuyor.  Şansımda yaver gitmedi. Hep dert, hep üzüntü. Çocukları okutmak için dilenci gibi yardım kuruluşlarından yardım istemek, borçla yaşamak ... İşte benim hayatımda böyle.

\r\n






Evlendim ama ...

\r\n






İlk çocuğum sağlıklı dünyaya geldi. Eşim yeniden hamile kaldı. İkinci çocuğumuz  kızdı. Ultrasonda gayet sağlıklı gözüküyordu. Fakat daha bir günlükken kan uyuşmazlığı tespit ettiler. 2 sene sonra kızımın bacaklarında anormallik belirdi. Doktora gittik. Meğerse bebeğin iki kalçasında da sorun varmış. Onca çaresizliğin içinde kızım düzelecek diye ameliyat oldu , tedavisi üç sene sürdü. Parasız pulsuz idim ama inancım tamdı. Çocuğumu engelli yaşatmak istemiyordum. Gerçi yeşil kartım vardı ama yine de para lazımdı. Allah’a şükürler olsun kızım sağlığına kavuştu. Şimdi ilkokul 5. ci sınıfta okuyor. Oğlumun da okul durumu çok iyi. Tek tesellim çocuklarımın okuması ve bir mesleğe sahip olmaları.

\r\n






Şuanda en çok istediğim şey bir iş bulup çalışmak ve çocuklarıma yardımcı olmak. Bu yörede iş için başvurmadığım fabrika kalmadı. Hepsi  ‘’ Biz arayacağız ‘’ oldu. Kimse yardımcı olmuyor. Eşim elişi , ufak tefek işler yapıyor.

\r\n






Sonuç

\r\n






Yukarıdaki mektubun doğruluğunu , bu kardeşimizin daha önceki yazılarından da biliyorum. İçinizde  bu kadar çile çekmiş, buna rağmen iki çocuğunu okutan, hayatın her türlü zorluklarına karşı koymuş bir insana yardım etmek isteyen varsa beni telefonlarımdan arayabilirler. Kendilerine daha fazla bilgi ve temasa geçmek istedikleri telefon numaralarını da verebilirim.

\r\n






GÜZEL SÖZ

\r\n






Baba olmak zor değildir. Ama babalık etmek zordur

\r\n






W. Maxwell

\r\n







 

YAZARIMIZ
YAVUZ KOCAÖMER`İN
TÜM YAZILARI:

Yükleniyor...