Yaşayan Bilir III   Posta

Yavuz Kocaömer     Posta

Ağabeyim Oğuzla ilgili ikinci yazımdan sonra sizlerden \\ Üçüncüyü ne zaman yazacaksın ? Hadi Oğuzun hayatını yazsana \\ diye çok sayıda telefon, e-mail ve faks aldım.

\r\n

22 yıl yatağa mahkum olarak yaşanmış bir hayat. Ama onun yaşamından çok insanlık anlayışıyla ilgili yazacak çok şey var. Sevgi dolu bir kalp. O insanları sevdiği kadar hayvanları da çok severdi. Sevgi dolu, geniş bir yüreği vardı. Sıkı bir Fenerbahçeliydi. Ben de iyi bir Galatasaraylı.
O dönemde ülkemizde televizyon olmadığı için, Fenerbahçe maçlarını bu gün hala evimde özenle sakladığım RCA marka, o döneme göre çok modern bir radyodan dinlerdik. Annem de masanın bir tarafını sarı - kırmızı, diğer tarafını sarı - lacivert kağıtlarla süsler, rekabeti kızıştırırdı. Fenerbahçe galip geldiği zaman hem sevinir, hem de ben fazla üzülmeyeyim diye sevincini çok fazla belirtmekten kaçınırdı.

\r\n

Hayvan dostu
Evimiz ve küçük bahçemiz o günkü koşulların elverdiği oranda her türlü hayvana açıktı. Kediler, köpekler, tavuklar, kuşlar, bir süre sincap, yine bir süre bir papağan bizlerle beraber yaşadı. Hele küçük bir odadaki kanaryaların sayısını ben bile hatırlamıyorum. Onlar yuvalarını kurar, yeni yavrular dünyaya geldiğinde Oğuz büyük bir keyifle rahmetli anneanneme onların nasıl besleneceğini söylerdi.
16 Nisan 1966 tarihinde, anne kanaryalardan biri ölünce aşağıdaki şu dörtlüğü yazmıştı.
Ana kuş
Kurduğun yuvan sensiz artık boş,
Senin hasretinden eşin oldu sarhoş,
Üç yavrun perişan kaldı,
Yaradan seni erken aldı.

\r\n

Evin hakimi
Evde onun dediği olurdu. Sahip olduğu üstün bir zeka ve nereden öğrendiğini bugün bile hala anlayamadığım, içinden gelen bir idarecilik, yöneticilik duygusuyla kimseyi kırmadan , evde gerek gördüğünde bizlere karışırdı. Annem o zamanlar benim futbol maçlarına gitmemi pek istemez, Oğuz her defasında \\Bırak şu çocuğu. Biz gidemiyoruz bari o gitsin \\ diye benim yanımda yer alırdı.

\r\n

Yaşama bağlılık
Oğuz yaşama çok bağlıydı. En ızdıraplı, ağrılardan kıvrandığı günlerde bile hep bir umutla düzeleceğini düşünürdü. Ankarada beyninden, İstanbulda omuriliğinden geçirdiği iki ağır ameliyat bile onu ümitsizliğe sevk etmedi. Her ne kadar o ameliyatlar büyük bir fayda sağlamadıysa da... Biraz keyfi yerinde olduğunda, ağrıları olmadığında, \\ Allahım yaşamak ne güzel şey. Sana binlerce şükürler olsun. Bugün çok iyiyim\\ diye dua eder, daha sonra evdeki hayvanlarıyla ilgilenirdi.
14 yaşında yazdığı aşağıdaki şiir, belki de onun içindeki düşüncelerin, kendi kendine verdiği savaşların dışarıya vurmasıydı.
Şu dünya işleri
Kimi geldi diye sevinir
Kimi gitti diye üzülür
Kimi hayal kurup düşünür
Kimi hasta olur yatakta sürünür
Kimi koşar, yürür, sevinir
Kimi yürüyemez düşünür
Kimi aşık olur üzülür
Kimi deli olur tımarhanede sürünür
Kimi karnem zayıf diye üzülür
Kimi diploma aldım diye sevinir
Kimi ekmek parası düşünür
Kimi şoför, kimi memur, kimi arabacı
Hepsi düşünür, üzülür, sevinir bu dünyada
Sonunda şu ölüm olmasa.
Onunla ilgili anılarımı toparlarken, babamın o zamanki arkadaşlarından, İş Bankası Müdürlerinden Salih Erdenin eşinin, ağabeyimi tanımadan, ölümünden üç gün sonra 18 Eylül 1967 de yazdıklarını sizlerle paylaşmak istedim.

\r\n

Bir Oğuz Varmış...
Bazı olaylar fazla etkiliyor insanı. Seni tanımıyorum, kadere inananlardanım, mukaddermiş seni anlattıkları kadar tanıyıp, tanıdıklarından daha çok yanmak...
Ölüm, beşerin en büyük zaafı. İnanmak istemiyoruz, doğduk öleceğiz... Değişmez kaide bu.
İnan, belki haksızlık ediyoruz. Yaşaman büyük ızdırapmış. Maddi acıların derin, manevi üzüntülerin sonsuzmuş... Ama sen karşılıksız seven, almadan vermesini bilen, ender olgun insanlardanmışsın. Izdırabın , acıların isyan değil, sevgi saygı iyilik olmuş etrafı.
\\ Oğuz la desteğimi kaybettim, yapamam \\ diyordu baban. Anadoluhisarı\nda bir sevgi halesi olmuş, kendine bağlamışsın insanları, tanımayan, seni bilmeyen insanlar yasını paylaşmağa koşuyor. Neden , niçin ? ... Bilmem. Herkese göre ayrı bir izah şekli vardır herhalde bunun.
İnan ben de merhamet diyemiyorum, sana acımak gelmedi, gelmiyor içimden... Bu çok daha ulvi, çok daha derin bir his, belki dostlarının tanıdığı benim bilmediğim gülüşünle bana da güler, o keskin zekanla yapardın bunun izahını... İnandım evliyalar da böyle ermiş mertebesine...
Efsaneler de böyle doğmuş... Bir zamanlar Anadoluhisarı\nda bir Oğuz Varmış...
İşte Oğuzu şahsen tanımayan , ama çevresinden duyduklarının etkisi ile duygularını kağıda döken Türkan Erden Hanımın yazdıkları böyle.
Oğuz yalnız yaşarken değil, öldükten sonra da insanlara hizmete devam ediyor. O olmasaydı , o ızdırapları çekmeseydi , ben bugün engelli insanlarımıza nasıl bu kadar yakın olabilirdim ki? Atalarımız \\ Ateş düştüğü yeri yakar \\ diye boşuna dememişler.
 
Futbol Severler
Galatasaraya şampiyonluklar kazandıran ve Türk futbolunun gelişmesinde büyük pay sahibi olan Jupp Derwall ile yaptığımız röportajın tamamını Galatasaray Spor Kulübü Dergisinin Mayıs sayısında okuyabilirsiniz.

YAZARIMIZ
YAVUZ KOCAÖMER`İN
TÜM YAZILARI:

Yükleniyor...